"Ne yazık, yaşadığımız bu hayatın içinde, halinden öylesine memnun, öylesine küçük burjuva havası esen, öylesine ruhsuz bu zamanın ortasında, bu mimari yapıtlarının, bu mağazaların, bu politikanın, bu insanların manzarası karşısında altından yolu ele geçirmek öylesine zor ki! Amaçlarından hiçbirini paylaşmadığım, sevinçlerinden hiçbiri bana bir şey söylemeyen bir dünyanın ortasında bir bozkırkurdu ve sefil bir münzevi olmayıp ne yapacaktım!"
“İnsan bir zamanlar gerçekten o kadar güçlü, o kadar erdemli ve muhteşem ama o kadar da kötü ve aşağılık mıydı? Bir zamanlar kötülük ilkesinin filizinden ibaretken, başka bir zaman da soylu ve tanrısal olarak kavranabilecek her şey olarak görüyordu insanoğlu. Büyük ve erdemli bir insan olmak, duyarlı bir varlığın başına gelebilecek en büyük onur gibi görünüyordu. Yazılara geçmiş birçokları aşağılık ve kötü olmaksa en alt seviye rezillik, kör köstebek ya da solucandan daha aşağılık bir durumdu. Uzun süre bir insanın nasıl kendi cinsinden birini öldürecek kadar ileri gidebildiğini ya da yasalar veya hükümetlerin neden var olduğunu kavrayamadım ama kötülüğün ve kan dökmenin ayrıntılarını öğrendiğimde merakım geçti ve iğrenme ve nefret içinde başımı çevirdim.”
“Kendinizi adadığınız çalışmanın sevginizi zayıflatmaya ya da başka alaşımların karışamadığı şu basit zevklerinizi yok etmeye eğilimi varsa, o çalışma kesinlikle kural dışıdır yani insan aklına uygun değildir.”