Dünyada artık doğal kıtlıklar kalmadı, sadece siyasi kıtlıklar var. Eğer Suriye, Sudan ya da Somali'de insanlar açlıktan ölüyorsa, bu bazı siyasetçiler böyle istediği için oluyor.
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Gülüş bir yanaşımdır bir öbür bir kişiye
Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye
Anılarından kale yapıp sığınsa bile
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye
Duyguluysan işin zor,
Yaşamda yeniksindir.
Duyguluya sor,
Ona aşkları da acı verir.
Hep bir karanlığa uyanır, yalnız:
Düşleri gerçekleri, gerçekleri düşleridir.
Aldatsanız, aldansanız,
O hep bir karanlığa uyur gibidir.
Hiç ölüsü yoktur,
Herkes, her şey anısındadır.
Geleceği geçmiş'in gözünden okur;
Hep bir yangının bacasındadır.
Gülerken bir düğündür, acı-son'lu,
Aldatılara uğurlayan gelinlerini.
Bir çocuk bahçesidir, renk-renk balonlu,
Savaşlara uğurlayan bebeklerini.
Sinmiş her şarkıya, her uyanı'ya, uykuya,
Ölümün yaşayan kardeşidir.
Hep sezer, sezdikçe duyguluya
Yengiler de hüzün gelir.
Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında
O evde bir kedi vardı.
Geceler indiğinde kedi havasında
Mum yanar, kedi de oynardı.
Mumun yandığı gecelerden birinde
Kedi oyunlarına daldı.
Oyun arayan gözlerinde
Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda bile bağırır.
Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner açan olmaz.
Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar.
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.
Nerdeydiler bu hayaller şimdi.. benim o tatlı şarkılarım nerdeydiler.. Umutlarımın hepsi de gerçekleşmişti bir zamanlar. Bir birine karışmış belirsiz düşlerim gerçeğe dönüşmüşlerdi. Sonraları bu gerçekler ağır, taşınması zor, tatsız bir yaşam şekline girmişlerdi. Öteki şeyler hep aynıydı. Pencereden görünen bahçe, ilerdeki yol. Kıyıdan yine bülbül sesleri geliyor, çiçeklerle bezenmiş leylekle evin üzerinde asılı duran ay nasıl da uymuşlardı bir birlerine. Oysa hep aynı kalan bu varlıkların bende uyandırdıkları duygu ne soğuk, ne korkunçtu şimdi.. bana yakın olması gereken şeyler nasıl da yabancıydılar.