Müslüman zâhiri fıkıh (şeriat) uyarınca düzenlediği hayatını bâtınî fıkıh (tasavvuf) hükümleriyle alt üst etmez.Yunus Emre'nin"Kapıda kaldı şeriat" mısraını, batıni fıkha ulaştıktan sonra zâhirdeki kuralları bıraktım anlamında değil de; davranışlarımın kapısını şeriat tutmaktadır, ben ancak şer'i esaslara uymak suretiyle içimdeki zenginliği artırabilirim, hayranlığımı daha üst seviyeye vardırabilirim, şeklinde de yorumlamak gerekir.
Yunus Emre'nin, Nasrettin Hoca'nın başka bir düşündüğü vardı. Bu ikisi ne düşündüklerini öyle ulu orta söylemezlerdi. Ne demişler? Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu.
Türkiye'de diye düşünüyor Sahip, yapılan iyi işler hep alt kesim siyasetçilerin eliyle oluyor; kötü işlerse en yukarıdakiler eliyle; başbakanları muhtar , muhtarları başbakan yapmalı bir süreliğine; birçok tereddüt bile kesin yenilgilerin önüne geçecektir böylece. Türkiye'de siyaset bitmiştir diye düşünüyor Sahip, aslında hiç olmamıştır. Osmanlı'da da yoktu, Türkiye'de de olmadı siyaset. Gelen gideninkini yıkmakla harcadı enerjisini, böylece bir ileri bir geri gittik; aynı yerdeyiz hala.
Ruhunu bulana mesleği verilmeli; bulamayana yol gösterilmeli diye düşünüyor Sahip. Bu durumda doktor sayısında ciddi bir düşüş görünse de, yapılması gereken bu; doktor sayısının azalmasına paralel olarak ölüm oranları azalır diye düşünüyor Sahip.