SEYYİD'ÜL İSTİĞFAR DUASI
"Allâhümme ente Rabbi lå ilâhe illâ ente halâktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebüüleke bini'metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfirlî zünûbi fe innehû lâ yağfiru'zzünûbe illâ ente birahmetike yâ erhamerrâhimîn." "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Senin kulunum. Ve ben iman ve ubudiyyetimde gücüm yettiği kadar Senin ahd ü misakın üzereyim. Ya Rabbi! Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım: Ve Senin bana inam ve ihsan etdiğin nimetleri ikrar ve itiraf ederim. Kendi kusur ve günahlarımı da ikrar ve itiraf ederim. Ya Rabbi! Sen beni avf ü mağ- firet eyle. Zira Senden başkası günahları avf ü mağfiret edemez."
istiğfar
SEYYİDÜ’L-İSTİĞFÂR İstiğfar, kulun işlediği günahlardan ve yaptığı hatalardan dolayı Allah’tan af ve mağfiret niyaz etmesidir. Kur’an-ı Kerim’de işledikleri kötülüklerden pişman olup tövbe edenler övülmektedir. (Âl-i İmrân, 3/135) Kaynaklarda da “istiğfar” anlamı taşıyan pek çok dua bulunmaktadır. Hz. Peygamber’in “Seyyidü’l-istiğfâr” (istiğfarın en güzeli) diye nitelediği dua ise şöyledir: “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka hiçbir ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum; gücüm yettiği kadarıyla senin ahdin ve va’din üzere bulunuyorum. Yaptığım fenalıkların şerrinden sana sığınırım. Üzerimde olan nimetlerini itiraf ederim; günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla; çünkü senden başka hiçbir kimse günahları bağışlamaz.” (Buhârî, Deavât, 2) Aslında kişinin Rabbine yönelerek içinden geldiği gibi dile getirdiği her türlü bağışlanma duası zaten bir istiğfardır. Tövbe edecek kimsenin iki rekât namaz kılması, sonra Allah’a hamd, Resûlü’ne (sas) salât ve selam getirmesi, ardından tövbe ve istiğfar etmesi, akabinde de salavat ve hamd ile bitirmesi de tövbenin adabındandır. Diyanet İşleri Başkanlığı
Reklam
Peygamberimiz buyurdu ki, (Çok istigfâr okuyunuz! İstigfâr düâsı okumağa devâm edeni, Allahü teâlâ hastalıklardan, her derdden korur. Hiç ummadığı yerden rızklandırır.) İstigfâr (Estagfirullah) demekdir.
Tevbe İstiğfar Duası
Estağfirullah! Estağfirullah! Estağfirullah, el-'aziym, el-kerîm, er-rahim ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyume ve etübü ileyhi tevbete'abdin zâlimin linefsihî lâ yemliků linefsihi mevten ve lâ hayaten velâ nüşûrâ. Ve es'elühut tevbete vel mağfirete vel hidâyete lenâ innehû hüvettevvâbürrahîm. Tevbe ettim yâ Râbbi! Tevbe ettim yâ Râbbi! Tevbe ettim yâ Râbbi, al-Azim (çok yücesin), el-Kerîm (çok cömertsin), er-Rahîm (çok merhamet edicisin), O öyle bir Allah ki, her zaman ayakta ve ölümü olmayan bir Allah'tır, ondan başka ilah yoktur. Allah'a tevbe ediyorum, o, öyle bir tevbe ki, nefsini ne öldürebilecek, ne de yaşatabilecek aciz ve zalim bir kulun tevbesiyle tevbe ediyorum. Ve Allah'dan tevbe, bağışlanma ve hidayet istiyorum. Çünkü O (Allah) bütün tevbeleri kabul eden çok merhametlidir.
İstiska namazı
Allah dostu insanlar zorluklarla, bela ve musibetlerle karşılaş­tıklarında Allah’tan hep namazla yardım istemişlerdir. Namaz Allah’ın yardımını sağlayan bir ibadet olduğu için, Al­lah Rasulü Efendimiz (sav. ) kıtlık ve kuraklık anlarında namazla Allah’tan yardım istenmesini öğretmiştir. Kendileri de her sıkıntılı anlarında namazla Allah’a sığınmışlardır. Bilindiği gibi, kuraklık zamanlarında bizim yağmur duası de­diğimiz namazın adı istiska namazıdır ve önemli bir sünnettir. Ne yazık ki, insanımız bu gün bunu ihmal etmektedir ve sadece bu sünnetin ihmali sebebiyle kim bilir ne kadar zarar görmekteyiz. Kurdun, kuşun, ağacın, böceğin dahi zarar görmesine sebep ol­maktayız. Hiçbir şey sebepsiz değildir ve olayların bizim gördüğümüz en son ve adi sebeplerinin ötesinde pek çok manevi sebepleri olabilir. Bu yüzden böyle zamanlarda müminler tevazu ile ve bo­yun bükerek Allah’tan niyazda bulunur, bunun için de iki rekât namaz kılarak Allah’ın rahmetini isterler. Hz. Ömer de bu istiska namazını kıldırmış ve daha duasını bitirmeden yağmur yağmıştı. Nasıl dua ettin, dediler. Göğün mikserini kullandım, dedi. Görmüyor musunuz, Allah buyuruyor ki, “Rabbinize istiğfar edin, o çok bağışlayıcıdır, istiğfar edin ki, gök kapılarını size şırıl şırıl açsın...” (11/10-12). Aynı şekilde Güneş ve Ay tutulmaları sebebiyle de namaz kı­lınıp Allah’a dua edilir..
Hâl olarak en kâmil hâl Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e aittir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in hayatına baktığımızda her zaman bir kul, bir âbd olarak durmuş, her anda bir duası olmuş, Allah ile beraber olmaya çalışmış ve her anda rabbine hamd etmiş, şükretmiş, rabbini tesbih etmiş, tekbir etmiştir. Onun her anı böyle olmuştur. Bununla beraber sadece beş vakit namaz kılmamış, bir o kadar da namazına ilave etmiştir. Misal; sıkılınca, daralınca, bunalınca “ya Bilal! Bizi ferahlat, çık bir ezan oku ki Allah’ın huzurunda duralım, biraz ferahlayalım” demiştir. İşte, kul budur! Yoksa Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in kulluğu dışında kendi kendimize başka türlü hayaller kurarsak asla kemâle eremez, doğruyu, hakikati bulamayız. Gerçek manadaki kul da, bizim için örnek de Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’dir. Bunun dışında başka bir şey söylenemez. Biri bunun dışında bir şey söylerse haddini aşmış, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e saygısızlık yapmış, dolayısıyla Allah’a da ters düşmüş olur. Hep beraber kul olmaya, âbd olmaya çalışacağız inşallah. Her zamanda, her mekânda söz hakkını Allah’a vereceğiz inşallah. Rabbimizi tesbih ve tekbir edeceğiz, ona hamd edeceğiz, şükredeceğiz. Bununla beraber Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in kulluğunu anlatacağız; yani onun Allah’a nasıl âşık olduğunu, nasıl âbd olduğunu anlatıp onun Allah’ı sevdiği, âşık olduğu gibi âşık olmaya çalışacağız inşallah.
Reklam
185 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.