Dünya tarihinin siyasi davalarından Dreyfus meselesi olayın başlangıcından geldiği son aşamaya kadar eserde dört başı mamur bir şekilde ele alınmıştır. Günümüzde de eser, Türkçede konu hakkında en detaylı yazılmış eserdir. Eserin bir kaynakçası olmasa da eser değişik kaynaklardan istifade edilerek hazırlanmıştır. Eser; 1897’de “Dreyfus Meselesi ve Esbab-ı Hafiyesi” adlı eserin (Artin Asaduryan Şirketi-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul) Latin harflerine transkripte edilmiş hâlidir. Eser siyasi nitelikli davaları ve süreçleri anlamak için son derece ufuk açıcı olup olayın anlaşılması bakımından önemli noktaları ihtiva etmektedir. Hak ve hukuka olan inanç; önyargılarla beslenmiş ve her devrin içi kof alışılagelmiş düşüncelerini yıkmaya muktedirdir. Son derece zahmetli ve fevkalade sabır isteyen bu inanç, hangi inançtan olursa olsun hesap gününe olan inancın en bariz tezahürlerindedir. Dreyfus meselesinde ilk akla gelen Zola olsa da hakikat arayıcısı/avcısı Picquart’ın hakkını yememek gerekir. Onun gibi bir hakikat arayıcısı/avcısı olmasaydı muhtemelen konu tarihin tozlu sayfaları arasına karışıp gidecekti. Bu minvalde haksızlığın hüküm sürdüğü bir ortamda herkesin mutlaka fasit daireden çıkışı sağlayacak bir işlevinin olabileceğinin unutulmaması gerekir.
Eser, sadeleştirilmemiş olduğundan eski kelimelere aşina olmayanların eserden istifadesi sözlük olmadan güçtür. Esere bir lügatçe eklenseydi bu, eserden daha fazla kişinin faydalanması bakımından son derece yararlı olurdu.