Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarihin başlangıcından bu yana insanlığın bir yarısının, diğer yarısı tarafından böylesine baskı altında tutulması ve insanlık onurunun elinden alınması nasıl açıklanabilirdi?
Anaerkil, Ataerkil düalizmi hk.
Düalist düşüncede, diyalektik düşünceden farklı olarak bir sentez yoktur, cinsiyetler arasındaki çatışma sonsuza kadar sürer. Kadınlar kendilerini, onlara karşı üretilen bir dizi felsefi, bilimsel ve hukuksal kanıt karşısında bulurlar. Bunların hepsi, kadının erkek karşısında “doğalarından kaynaklanan bir aşağılığı” savlamakta ve aynı savı güçlendirmektedir. Daha sonraları, bunlara güçlü dinsel deliller öne sürerek Hıristiyanlık da katılmıştır. Bu dinsel delillerin etkilerini bugün de görüp yaşamaktayız.
Reklam
Toplumsal ve siyasal huzursuzluklar, devletle o devletin uyruğu olan insanlar arasındaki ilişkileri değiştirdi. Demokrasiler, oligarşileri ve diktatörlük rejimlerini yıktı. Ancak, kovulamayan kötü bir ruh gibi kadın düşmanlığı, insanların eşitlik idealiyle alay edercesine hep kendini duyurdu ve hâlâ da duyuruyor. Bu düşmanlık, internetteki porno sayfaları kadar yeni ve ilk uygarlıklar kadar eski. Çünkü biz, kökleri geçmişin büyük kültürlerine dayanan çok eski bir geleneğin mirasçılarıyız. Bu, inatla bilincimize yerleşen bir düalizm; öyle bir düalizm ki kendi cinsinin yarısının insan olma hakkını yadsıyor.
...cinsel birleşmeyi insan doğasında bulunan dürtüden kaynaklanan ana günah saymakla dünyanın bu en eski aşağılama olgusunu ortaya çıkardı. Kadın, bakire Meryem’in kişiliğinde tahta oturtuldu ama aynı zamanda, insanın Tanrı’nın merhamet dolu cennetinden kovularak ölümlü dünyanın tüm kötülükleriyle baş başa bırakılmasının sorumluluğu da omuzlarına yüklendi.
Dini inkâr eden gruplara karşı sürdürülen din savaşları, aslında düşünce özgürlüğüne karşı yapılıyordu.
Mizojinide kadınlar ister "iyi" olsunlar isterse "kötü" olsunlar, hep aynı sorunla karşı karşıya bırakılıyor. Erkeklerde cinsel arzu uyandırıyorlar ama sonra bundan, bu arzuyu duyan erkekler değil de hiçbir suçu olnadığı halde kendileri sorumlu tutuluyorlar.
Reklam
Belli bir nefret eyleminin kökeninde, ister ırk ister din ister siyaset ya da doğa motifi olsun, hemen daima bir çatışma bulunuyor. Ama insanın birbirine karşı duyduğu nefretin bütün türlerinden farklı olarak sadece mizojinide bulunan temel güdü, aslında erkeğin kadına, kadının da erkeğe karşı duyduğu arzu. Burada nefretle arzu garip bir biçimde iç içe geçmiş durumda. Bu nedenle mizojini böylesine karmaşık bir olgu. Bu konunun temelinde önce erkeğin kendi içindeki çatışma yatıyor ve çoğu kez erkek bu çatışmanın farkında bile değil. Katolik dünyada bu, ilk görüşte çelişki olarak algılanabilecek bir görünüm ortaya çıkarıyor. Çünkü o dünyada kadınlar, sokakta belki şöyle ya da böyle bir aşağılanmayla karşılaşıyorlar ama herhangi bir kiliseye girildiği zaman, kadının saygı gören, evet, hatta tapılan görüntüsü gözle görülür biçimde sergileniyor.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.