Bütün dinler bizden olanaksız şeylere inanmamızı isterler.
Belli bir nefret eyleminin kökeninde, ister ırk ister din ister siyaset ya da doğa motifi olsun, hemen daima bir çatışma bulunuyor. Ama insanın birbirine karşı duyduğu nefretin bütün türlerinden farklı olarak sadece mizojinide bulunan temel güdü, aslında erkeğin kadına, kadının da erkeğe karşı duyduğu arzu. Burada nefretle arzu garip bir biçimde iç içe geçmiş durumda. Bu nedenle mizojini böylesine karmaşık bir olgu.
Reklam
Mizojini yani kadına duyulan nefret;
3. yüzyılın Hristiyan estetiğinden Afganistan'daki Taliban rejimine kadar bu nefret, hep kadına yöneltilmiş ve onları bir cins olarak bastırmaya çalışmıştır.
1800 yıl önce, Katolik Kilisesi'nin kurucularından Tertullian (M.S yaklaşık 160-220) şöyle ifade etmişti: "Şeytanı davet eden sensin! O ağacın mührünü de sen kırdın. Tanrı'nın buyruğunu hiçe sayan sensin, şeytanın yaklaşamadığı kimseleri uyuşturan da sen. Tanrı'nın yeryüzündeki görünümü olan erkeği de kolayca sen yere vurdun."
Erkekler, başka bir erkeğin köpeğini tekmelemesine şiddetle karşı çıkıyordu ama karısını döven bir erkeğe kimse müdahale etme zorunluluğu hissetmiyordu. Bu aldırmayışlarına bulduklerı garip özür de "karı-koca arasındaki ilişkinin kutsallığı"ydı.
Erkek için kadın, en baştan beri ''öteki'', ''ben olmayan'' kişi. İnsanların öteki olarak farz edilen kategorideki insan gruplarını hemen günah keçisi yapma gibi tehlikeli bir eğilimi var. Farklı ırklar, dinler ve sınıflardan önce kadınlar ve erkekler vardı. Fakat kadını ''öteki'' diye tanımlayanlar için kadın çok daha karmaşık bir sorun sergiler. Kadın, dışlanamayacak bir ''öteki''dir. Irkçılar küçümsedikleri grupla ilişki kurmaktan kaçınabilirler. Ama kadınlarla ilişki ne olursa olsun kaçınılmazdır. Bu mizojinistler için bile geçerlidir.
Sayfa 278Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.