...öteki benliğim yeni eğretilemeler icat etmeye ve keşfetmeye inanıyordu; ben ise çok açık ve yakın benzerliklerin karşılığı olan, hayal gücümüzün daha önce kabul etmiş olduğu eğretilemelere. İnsanların yaşlılığı ve günbatımı, düşler ve yaşam, geçen zaman ve su.
Bu sabah ve karşılaşma düşse, ikimizin de düşü görenin kendisi olduğunu sanması gerekiyor. Belki uyanacağız, belki de hayır. Ama bu arada düşe boyun eğmek zorundayız; dünyayı, doğmuş olmayı, görmeyi, solumayı kabullendiğimiz gibi.
Zaman beni sürükleyen bir nehir, ama nehir benim; beni parçalayan bir kaplan, ama kaplan benim. Beni tüketen bir ateş, ama ateş benim. Evren, ne yazık ki, gerçek; ben, ne yazık ki, Borges’im.
Ne bana anlamsız gelen seçkin bir azınlık için, ne de "yığınlar” diye bilinen şu göklere çıkarılan ideal Platoncu kendilik için yazıyorum. Demagogların sevdiği her iki soyutlamaya da inanmıyorum. Kendim ve dostlarım için ve zamanın akışını yumuşatmak için yazıyorum.