Ölüm döşeğinde tycho bilgilerini keplere armağan etti ve bihuş zamanlarının son gecesinde, şu sözlerini sanki şiir yazan biri gibi tekrarladı durdu: "Boşuna yaşamış olduğum sanılmasın... Boşuna yaşamış olduğum sanılmasın..."
Orada mısın?
Göremiyorum seni —
öylesine yoğun bir karanlık
uzanıyor ki benden sana
gözlerim
delinmiş gibi.
Oradasın.
Görüyorum seni —
öylesine yoğun bir aydınlık
ulaşıyor ki senden bana
gözlerim
dirilmiş gibi.
İleriye doğru gitmemek, olduğu yerde kalmak, kısaca insanın kendisini sahip olduğu şeylere bırakması, aslında bir rahatlık arayışıdır. Çünkü insan, sahip olduğu şeyleri tanır ve onlarla beraberken rahattır, onlara sıkıca tutunabilir. İnsanlar genellikle bilinmeyene ve tanınmayana atılmaktan korkarlar. Belki adımı attıktan sonra, korkulacak bir şey olmadığı ortaya çıkar ama harekete geçmeden önce olay bize tehlikeli, bu yüzden de korkutucu gözükür. Eski ve denenmiş olan, güvenlik verir bize ya da en azından biz öyle düşünürüz. Oysa her yeni adım, başarısızlık tehlikesini de beraberinde getirir. İşte bu özellik, insanların özgürlükten korkup, kaçmalarının da en önemli nedenlerinden birisidir (*).