Öykü Otobüsü
-2- Dışarısı güzeldi. İnsanlara uzaktan bakmak, onların acele davranışlarını, kimilerinin yüzünde yapacakları yolculuğun keyifsiz intibasını görmek. Müthiş bir şeydi gerçek olanla ve olabilecek olanla karşı karşıya kalmak. 25. Saat diye bir kavram vardı galiba, duyduğum. İnsanlara böylesine bakılıyordu gerçekten. Onlardan uzakta ama onlar gibi.
Mirza Tazegül...SEVGİLİ
Asma suratını sevgili, dönsen de yüzünü. Sözcüklerden ok yapıp tam göğsüme nişan alma sevgili, esirgemesen de sözünü. Kahveye kırk yıl hatırı var demişler ya sevgili, seninle kaç kahve içmişliğimiz var... Hatır, ahte vefa, kıymet bilme diye bir şeyler vardı, hatırlıyor musun sevgili… Ne benim sende bitmişliğim, senin bende bitmen
Reklam
Bu yazı Mustafa Adak dostuma ithaf edilmiştir.
Müptela Ortalık sidik kokuyordu. Burnuyla havayı koklaya koklaya izini sürdü kokunun ve buldu. Oturduğu bankta arada bir burnuna gelen kesif sidik kokusunun kaynağı kendi pantolonuydu. Bir saat kadar önce diplerinde keskin, gözleri acıtan bir amonyak kokusu olan tarihi sur duvarına hacet giderirken duyduğu ayak seslerinden irkilmiş, hemen
KAHVE YEMEN’DEN GELİR... Yabancı seyyahlar der ki: Türkler, hastalandığı zaman kahve içer. İyileşmezse, vasiyetini yazar ve bekler. Evet, eskiler, kahveyi yalnızca zevk için içmemiş, şifa da beklemiştir. Öyle ki, Türk Kahvesi, dünya çapında bir kahve çeşidi olmuştur. Kahvenin anavatanı Habeşistan’ın Kaffa mıntıkası. Rivayete göre bir çoban,
24 öğeden 41 ile 24 arasındakiler gösteriliyor.