Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Orhan Veli rakısına çok değer verirdi; Nazım Hikmet için açlık grevine girdiğimiz günlerde, avare avare dolaşırken bana demişti ki.’’Rakı yok, meze yok, dolaş babam dolaş’’ Bir gün de Oktay Rıfat, çok içtiği için, Orhan Veli’ yi uyaracak olmuş, ‘’Böyle içersen, sonra kadınla yatamazsın’’ demiş; Orhan da elindeki kadehi göstererek, ‘’ Ya bu daha güzelse?‘’ diye yanıtlamış onu.
Sayfa 144Kitabı okudu
Vagonun kapıları açılmış ve Pound kalabalığın arasında arkadaşının yüzünü seçmiş. Birkaç saniye içinde vagon başka yüzlerle dolmuş, Brzeska’nın yüzü de kalabalığın içine gömülmüş. Fazlasıyla sarsılan Pound bir süre olduğu yerde kalakalmış, sonra dizlerinin bağı çözülmüş. Sırtını dayayıp tüm ağırlığını sütuna vererek yavaş yavaş yere çökmüş. Not defterini çıkarmış ve bir şeyler yazmaya başlamış. O gece, şehrin güneyindeki bir lokantada, en aşağı üç yüz dizelik bir şiir yazmış. Ertesi gün şiiri tekrar okumuş fazla uzun bulmuş. Şiiri budamak, kesmek ve kısaltmak için her gün aynı istasyona, aynı sütuna geri dönmüş. Zira bu şiir, ölü arkadaşının belirdiği an kadar kısa ve tüyler ürpertici olmalıymış. Sadece o yüzün belirebilmesi için her şeyin yok edilmesi gerekiyormuş. Bir aylık bir çalışmanın ardından geriye sadece iki dize kalmış: Belirişi bu yüzlerin, kalabalıkta; Taç yaprakları, yaş, kara bir dalda.
Reklam
Mona Roza - Sezai Karakoç
Hayatımın önemli bir kısmı edebiyat ile iç içe geçmiş olmasına rağmen, şiire bir türlü ısınamadım. Bazı şiirler hariç olmak üzere, hiçbir şiirin beni etkilediğini düşünmüyorum. Peki bu iletiyi neden yazıyorum? Dün sabah yine bu sitede bir okurun, Mona Roza - Sezai Karakoç şiirini paylaştığını gördüm ve yaklaşık 24 saattir aklımdan çıkaramadım.
Roman Okudum Seni Düşündüm “Bende tarçın sende ıhlamur kokusu Yürürüz başkentin sokaklarında Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma Ayrılık lafları etme sevgilim Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa Kolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz da Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa İşimiz mi yok, şu Akay´a sapalım istersen İstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna Börekçi! diye bağır istersen şurda Kısmet çıkar -sanırım- Emek´te oturan kıza Abiler! Abiler! diye bir şey satayım ben Mendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda? Üç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim Madrid´te yemiştim, ve çatılardan kanguru akıyordu Londra´da Seversin mi beni, doğru söyle ama? – Sigara? Ne eflatun etin var, yanarca mı yanarca İnan Selimiye´nin minareleri gibisin Her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya”
Geri113
204 öğeden 196 ile 204 arasındakiler gösteriliyor.