Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gördüklerinizi kamera veya fotoğraf makinesi görüntülerine hapsetmekle, tüketiciliğinizi tescil etmiş olursunuz. Sizin görmüş olduklarınızı göremeyen bir başkası size sahip olduğunuz bu ayrıcalıktan dolayı imrensin istersiniz. Kapitalizmin hiç bıkmadan dürttüğü de, işte bu duygudur; Başkalarında haset uyandırma arzusu. Tüketici kültürü, başkalarının sahip olamadıklarına sizin sahip olduğunuz yanılsaması yaratarak hayatınıza geçici bir anlam duygusu, uçucu bir neşe sağlar.
Sayfa 130 - Timaş yayınları 6. BaskıKitabı okuyor
Bu memlekete akıl sır ermiyor. Kristal gibi bir yanda en pespayisinden "İçini göster, yaralarını göster, bununla rahatla" programları, öte yanda "Sen aslında başka birisin, potansiyellerini harekete geçir !" diyen gelişimciler .Ne oldu, ne oluyor da kişisel gelişim bizi bu kadar ilgilendiriyor ? Yüzeysel sloganlar, "Hadi aslanım, hadi koçum! gazlamaları, hayata dair o sahte bilgelikler...Bütün bunlar neden şimdi alıcı bulmaya başladı?
Reklam
Milletçe kas geliştirir gibi kişilik geliştiriyoruz. Meddahlık yeteneği ileri psikologların huşu içinde dinlenildiği seminerler, "Yaşam Koçluğu" Kuzey Amerika'nın kolaycı formülleri ile şişirilmiş kişisel gelişim kitapları derken, gelişim ateşiyle yanıp kavruluyoruz!
Oysa aşığın feryadı susuşunda gizlidir. "Ancak söylenemeyen aşk aşktır" diye yazmıştı Blake. O, asırlar öncesinden seslenen Mevlana'yı yankılar gibiydi:"Dil, kelimeler pek çok şeyi açıklar; ama aşk, üzerine kelimeler düşmediğinde daha berraktır."
Televizyon yoksulları hikayesiz bırakıyor; küresel sömürgecilik hakları... Kahramanlar kayıplara karıştı. İçinde yaşadığımız toplumda Köroğlu'nun mertliği enayilik, Yunus'un pîrinden buğday yerine himmet dilemesi ise saflık...
Reklam
Dikkat çekici bir başka konu da,son yıllarda insan psikolojisinde "incinebilirlik" unsurunun öne çıkarılması. Kişilik radikal bir biçimde yeniden tanımlanıyor. Günübirlik hayatın sorunlarını duyguların prizmasından geçirmek suretiyle, "terapi kültürü" insanları çaresizliğe mahkum ediyor. Mukavemet, dayanıklılık insanı hayata bağlayan olumlu kişilik özellikleri değil de, bizi hayat karşısında yenik düşüren olumsuz özelliklerimiz öne çıkarılıyor. İyi ama acı, ıstırap ve hüznü hayattan tamamen kovarsak anlam üretebilir miyiz?
Elli yıl önce bu kadar yaygın olarak depresyon teşhisi konulmuyordu. Depresyon antidepresanların yaygınlaşması ve yan etkilerinin azaltılması ile daha çok teşhis edilmeye başlanmıştır. Eğer onu tedavi edebilecek antidepresanlar olmasaydı, bu duruma depresyon adını vermeyecektik. Yani tedavi seçeneklerinin çoğalması ve bu seçeneklerin pazarda hatırı sayılır bir değer ifade etmeye başlaması, depresyon teşhisini de yaygınlaştırmıştır. Pazarın istekleri bilimin bakış açısını belirleyebilmektedir.
Depresyon önceleri dini bir bakış açısıyla ele alınırken modernlikle beraber bu konuda psikolojik bakışın ön plana geçtiği görülüyor. Postmodern devrim ise psikolojik açıklamaların yerine biyokimyasal açıklamaları ikame ediyor. Artık biyoloji kaderimizdir ve hepimiz serotonin, dopamin gibi biyokimyasal ileticilerin edilgen kurbanlarıyızdır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.