“Tuzaktan uzağa kaçamayız.
Kader oku fırlamış bir kez,bize gelmededir.
Ok bizi bulacaktır oğul;ama burada,
ama başka yerde...
Bizler,yaşamaya,nefes alıp verdiğimiz
anları uzatmaya meyilliyiz.”
-Mevtaya dokunamazsam, ne olduğunu nasıl anlayabilirim?
-O sıradan bir insanın cenazesi değildir.
-Dokunmaz, inceleme yapmazsam rapor yazmam
-Yazarsın, ben emir buyurunca yazarsın
-Bakınız, iki bileği birden kesilmiş. Gömleğinin açık kısmından görüldüğü kadarıyla kalbinin üzerinde morluk var. Saçı da tutam tutam kopmuş. Ağızdan sızan kana bakılırsa ya ciğerlerine sert darbe yemiş ya da boğuşurken dişi kırılmış. Bu kadar delil göz önündeyken nasıl bir rapor yazmamı bekliyorsunuz?....
Hanedan ın son demleri...Borç içindeki saltanat...Sonu gelmeyen taht kavgaları, türlü entrikalar... Dış mihrakların eliyle oynanan sayısız oyun;gizli örgütler, saltanat karşıtları, masonlar... Dostun düşmana karıştığı zamanda yalnız bir Sultan'ın devletin bekasini sağlama çabası... Herşeyden arda kalan hal olmuş bir padişah, kanlı bir mintan...
Hakan kağandan yine akıcı bir tarihi roman. Kulun padişah olmaya hevesli olması, paşaların padişahı yönetmeye kalkması , yabancı devletlerin ölü leşlerin üzerine üşüşen leş yiyicileri gibi fırsat kollaması derken , belki de tarihimizde ki ilk darbelerden birinin gerçekleşmiş olması...
Son dönem Osmanlı tarihi hala anlaşılamamış , üzerinde ki kara bulutlar hala dağılmamıştır. Sultan abdulaziz, sultan murat ve kısacık abdulhamit Handan bahsedilen kitap gayet akıcı okunup, o dönemin psikolojisini anlamaya çalışmak için okunabilir...