Zülfü Livaneli romanlarını okumayı çok seviyorum. Seçği konu, seçtiği ana konunun yanında değindiği diğer konular, kurgu ve olay örgüsünü zekice işliyor oluşu vs. vs. Daha pek çok sebep sayabilirim ama gelelim son kitabına..
Balıkçı ve Oğlu Ege 'de bir kasaba balıkçılık yapan Mustafa' nın yolunun bir gün bir göçmen botuyla keşişmesiyle başlar. Kendi çocuğunu denizde kaybetmiş Mustafa olayın verdiği duygusallıkla bir bebeği alır ve gizlice eve getirir. Konu genel olarak böyle.
Kitap günümüzün en büyük sorunlarından biri olan göçmen meselesine değiniyor. Haberlerde görüp genelde kanalı değiştirdiğimiz konuyu gözümüze sokuyor diyebilirim. Gayet akıcı, basit bir anlatımı var. Sürükleyici de aynı zamanda. Bir oturuşta bitirebilecek kadar sürükleyici hatta. Kasabanın tasfirleri, günümüz küçük yerleşim problemleri, balıkçık mesleğininin günümüzdeki zorlukları, insanoğlu olarak çevreye ve canlılara verdiğimiz zararlar.. Pek çok konuya değiniyor Livaneli satıraralarında.
Kitapla ilgili sevmediğim kısımlara gelelim. Konu, akıcılık her şey çok güzel fakat yüzeysel kalmış gibi bazı şeyler. Serena, Kardeşimin Hikayesi, Engereğin Gözü, Leyla'nın Evi romanlarında ki derinlik yoktu bu kitapta. Alelade tamamlamaya çalışılmış aceleyle sonu yazılmış hissi verdi bana. Özellikle kitabın finalinde bazı konular yarım kalmış hissi verdi bana.. Beklentiyi çok yüksek tutmadan diğer romanlarında ki derinliği aramadan okununca çok beğenilebilecek bir kitap. Okunmaya değer