Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BehzatÇ️
-Geçmişe saplanıp kalmışsın. en büyük felaketler senin başına gelmiş, di mi? En büyük acıları sen çekmişsin ben hiç bi bok bilmiyorum ki? Acı nedir bilmem, yalnızlık nedir bilmem. Dünyanın ekseni kaydı Behzat 12 cm yerinden oynadı, sen bana 1 cm bile yaklaşmadın. Saplantılısın.. -Heee, bak ne güzel söyledin. saplantılıyım. Benden bi bok olmaz. Biz senle hep kavga ederiz, mutsuz oluruz biz senle. -Mutsuz olalım, ne var? Biz de mutsuz oluruz. Ben seninle mutsuzluğa da varım...
Bitmek bilmeyen bir sıkıntı. İnsan, diyor Caner Almaz. İnsan dünyanın vebası: "Yaşamın sonuna doğru yürüyoruz. İçimizde heves kalmamış. Yaşamaya. Sevgiye. Aşka. Belki, diyorum, belki Neşe'nin biraz hevesi vardır. Ama çok sürmez, onu da üzerler. İnsan dediğin birbirini yer, yer de doymaz. Duygularını yer, zamanını, yaşamını, heyecanını.
Reklam
Haldun Taner bir kitabında soruyor: "Saadet bu ömrün neresinde?" sonra bir başka kitabında yanıtlıyor sorusunu: "İnsan önemli dostlarım. Her şeyden önce insan." Evvela temiz bir vicdanımız olacak sevgili okur. Temiz, kullanılmamış, vicdanlı insanlarla bir aile, temiz vicdanlı bir ülke, temiz vicdanlı bir dünya... Saadet bu
❝ Bir Kalbiniz Vardır, Onu Hatırlayınız..
İsmet Özel’in çok sevdiğim bir şiiri şu dizelerle bitiyor: “Herkesin bir bahanesi var, senin yok / biraz bekleyebilirsin, daha sonra / burada kalamazsın, başa dönemezsin / ama dön / eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ... Ev deyince hepimiz yanından dere akan, yaz kış bacası tüten o tek katlı yapıyı resmediyoruz hâlâ. Eski şarkılarımız yenileri
Sayfa 18 - E-KitapKitabı okuyor
96 syf.
·
Puan vermedi
Blogumdan alıntılama yapıyorum. Yeni katılmayı planladığın kitap kulübünün bu ay için seçtiği iki kitaptan biri. Pıtırcıklar tenis topu kadar büyüklükte, gözler patatesin dışı gibi, parlak turuncu renge sahip bir canlı. Keçiler çok severler ve denizin en dibine batıp, yavaş yavaş kıyıya çıkarlar. Keçileri çok sevdikleri için çığlık atarlar. Bu
Frip'in Aşırı Israrcı Pırtlakları
Frip'in Aşırı Israrcı PırtlaklarıGeorge Saunders · Deli Dolu Yayınları · 2019114 okunma
anneler günü kutlu olsun, ama lütfen kırmadan, dökmeden, incitmeden... böyle günlerde içimde iki kişi kavga ediyor, biri diyor ki: "annesini kaybetmiş çocuklar var, çocuğunu kaybetmiş anneler var, gerçek annesini bilmeyen insanlar, anne olma ihtimalini kaybetmiş kadınlar var, nerden baksan yaraya tuz basmak" diğeri diyor ki: "insanlar birbirlerini severler ya hani milyon türlü şekilde ve yine de hiç kimse kimseyi bir annenin yavrusunu sevdiği gibi, canından öte, gerekirse hayatından bile vazgeçebilecek kadar sevemez ya, bu eşsiz sevginin bir karşılığı, minicik de olsa bir teşekkürü olmasın mı, bir günlük de olsa değeri bilinmesin mi" içimde bu çelişkiyle ne yapacağımı bilemem, dalgalanır dururum, neyse ki bu sesleri susturmanın bir yolunu biliyorum, en iyisi ben kitabıma döneyim.
Reklam
Oysa; komşunun bebeği gece ağladığında, “Bebeğin neyi var acaba?” diye düşünebiliyorsak ve annesinin yardımına koşmak geliyorsa içimizden, kendi çocuklarımıza dua ederken diğerlerini de geçirebiliyorsak kalbimizden, bizimkiyle bir başka çocuk kavga ettiğinde geçip karşılarına karışmadan uzlaşmalarını bekleyebiliyorsak, iş büyüdüğünde cezayı kendi çocuğumuza da kesebiliyorsak, sokakta dilenen minicik elleri tutup öpebiliyorsak, kendi çocuğumuzun küçülenleri ile değil, yeni cicilerle giydirebiliyorsak elimizin ulaştığı çocukları, o zaman çocuk seviyoruz, o zaman anne oluyoruz demektir.
Al eline bir kitap, çekil kenara. Kavga mı var, gürültü mü var, hiç karışma...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.