Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Dünya eskitildi, kirletildi, giderek ortadan kaldırıldı. Bize yeni bir dünya gerek. Sükûnetle ve suhuletle ikamet edebileceğimiz, meskûn olabileceğimiz bir dünya. Yeni bir dünya, yeni bir zaman-mekan (algısı) demek. Sanki her şey dönüp dolaşıyor, Fark'ı düşleyip-düşünme kabiliyetimize ve niyetimize gelip dayanıyor..."
“Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında.” Yazmak veya okumak aynı anda birden fazla zamanı yaşamak demek.
Sayfa 327 - Can Sanat Yayınları, Aralık 2014Kitabı okudu
Reklam
Türkçe’de (felsefî veya başka türlü) düşünüşün gelişmemişliğinin önünde duran en büyük engel çokça iddia edildiği gibi elverişli sözcük dağarcığının kısıtlılığı veya batılı terminolojiyi tam karşılayamama değil, çok kabaca söylersek, kendimize mahsus bir modernleşme yordamı oluşturamamış oluşumuzun yol açtığı gelen-eksizlikle malul kültürel oturmamışlıktır. Bu yüzden iki cami arasında yeni bir cami inşa edemiyoruz, beynamaz savrukluğumuza ve vurdumduymazlığımıza tali sebeplerden mazeret devşiriyoruz: Bizde zaten düşünce geleneği yok ya da Türkçe zayıf bir dil vs. gibi. Böylece inşa faaliyetini sürekli gelecek kuşaklara devrediyoruz. Dil varlığın camisidir oysa, yani toplayanı, bir araya getireni...
Duymaya alışageldiğimiz “insan sosyal varlıktır” ifadesi, insanın insanlığını yani onu tam da o yapan şeyi tarifte isabet kaydetmekte midir tam olarak? “Sosyal olanı aşan” bir şey yok mudur insanlığımızda? İnsanlığımızın özü sosyal olmakla mı mukayyettir? Biz, toplumu, Durkheim gibi, “ötesinde hiçbir şeyin varolmadığı bütünlüklü bir küme,” ötesi (ve berisi) olmayan “nihai bir bütünlük” olarak görmeyi reddediyoruz; bu yüzden, insanın insanlığını (dolayısıyla din gibi, sanat gibi insana mahsus şeyleri) sosyal olanla (ya da sosyal alanla) mukayyet sayma görüşüne, bu görüşte yatan indirgemeciliğe itiraz yükseltiyoruz. Bu, insanın asosyal bir varlık (da) olabileceğini öne sürmek değildir basitçe. Ama bu, insanın sosyal olmakla birlikte sosyal olanı aşa-bı'len bir varlık olduğunu vaz etmektir haddizatında. Tıpkı sudan ara sıra başını dışarı çıkaran, dolayısıyla suyun bir dışı olduğunu bilen balıklar gibi, insan da sosyal ortamda yaşamakla birlikte onun bir dışı olduğunu bi't -tecrübe bilir,bilebilir.
Öylesine korkunç ve adlandırmadığım, ifade edemediğim bir karmaşa içindeyim ki, bu hissi ifade etmeme bildiğim kelimeler yetmediği için yeni, lisanda bulunmayan kelimeler üretmek zorundayım... Zaten, etrafımdaki dünya öylesine değişik, algılamalarım öylesine alışılmamış ve farklı ki, onları ifade edebilmek için sıklıkla yeni, bana özgü, daha doğrusu algılamalarıma özgü kelimeler üretmek veya türetmek zorundayım... Kafamın içi durmamacasına dönüyor... Beynimin, kafamın içinde ters çevrildiğini hissediyorum...
-yeter, yeter! sen bana teselli mi veriyorsun, eziyet mi? ben kendimi sende yüzen bir balık gibi hissediyorum. ne yazık ki şu anda sana bakarken gördüğüm o resmi, sana layık kelimelerle betimlemeye kadir değilim. sen benim ne duruma düştüğümü anlamak istemiyorsun. çok müthiş bir durumdayım. daha iyi oldu, bir anda bütün alemin patlaması gerektiğini; ama patlamadığını hissettim. bende aniden zor ve hızlı bir bekleyiş başladı. ne olduğunu anlayamadım, ne istediğimi bilemiyorum? neden uçmadığımızı düşünüyordum, neden kelimeler yerine dillerimizden ateş, ateşten kurşunlar çıkmıyor? o zaman niye yine de iki kişi gibi yan yana oturmuşuz ve diğer normal insanlar gibi mantıklı konuşuyoruz? neden ''tek kişi'' olmuyoruz? neden birbirimizde yok olmuyoruz? birimiz diğerimizde ölmüyoruz? o zaman niye hala birbirimize bakıyoruz? niçin gökyüzü, gece, şehir, hava, araba, renkler ve ışıklar kaybolmuyor ve yerine başka şeyler ortaya çıkmıyor? o zaman öbür dünya nerede? o zaman ruhlar, melekler, gerçeğe dönüşen efsaneler, hayaller, rüyalar nerede? bilmiyorum, velhasıl daha iyi oldum; ama sen anlamadın... bilmiyorum, belki de anladın, belki öylesine bir takım sözler söyledin, cevabımı böyle verdin; belki de senin bu sözlerin sayesinde kendimi daha iyi hissettim... mersi iyi oldum... ama... yine de ızdırap içindeyim... yine dalgalıyım, daha çabuk şehre yetişelim, biraz durum değişsin, yeni şeyler göreyim, beni biraz oyala, neredeyse cinnet geçireceğim, beni kuşatıyor, biraz gafler edince beynimi sıcak bir duman kaplıyor ve nefesim kesiliyor... daha çabuk, şehre gidelim... çabuk beni bir yere yetiştir!
Sayfa 95
24 öğeden 16 ile 24 arasındakiler gösteriliyor.