Bazen görüyorum; çocuk annesinin elinden tutmuş, annesi yavrusunun gözlerinin içine bakarak konuşuyor. Ona sıcacık yüreğinin derinliklerinden seslenişi yavrum, canım, bir tanem demesi benim içimi titretiyor.
Bunlardan bir tanesi çok tatlıydı. Sapsarı saçları vardı. Annesi üstüne sarı renkli kapüşonlu bir yağmurluk giydirmiş. Çocuk yağmurluğunun önünü kapatmaya çalışıyordu. Annesi bakıyor gülümsüyor ama fazla karışmak istemiyordu.
Biran çocuğu kendime benzettim. Benimde aynı renkte yağmurluğum vardı. Doğum günümde bana hediye almıştın.
Dışarıda hafif hafif yağmur atıştırıyordu. Ben hemen giyindim, sonra yanına gelmiştim. Elinden tuttum, hadi dışarı çıkalım demiştim. Beni kırmadın. Beraber bahçeye çıkmıştık. Biz oynarken de yağmur hızını artırmaya başlamıştı.
Sen beni kucakladığın gibi eve koştun. Bunu unutmama imkan yok canım anneciğim, seni çok ama çok seviyorum. Benim için ıslanmak uğruna bahçede benimle beraber çamurdan evler, arabalar, kaleler yaptın. O her bir ev her bir kale benim hayatım oldu, yaşam tarzımı oluşturdu. Ayaklarımın üstünde durabiliyorsam senin bana vermeye çalıştığın içtenlik ve samimiyet sayesindedir...
''Kanlı Zeytin kitabından bir alıntıdır.''
Özdemir YILMAZ