Sadece çok uzak bir gelecekte bana faydası olacak kitapları, genel okuma çizgimin dışında kalanları ve bir kez okuyup da bir daha yıllar boyu, belki de hiçbir zaman kapağını bile açmayacaklarımı neden evde tuttuğumu defalarca sordum kendime. Fakat, örneğin, nasıl olur da çocukluğumun birkaç tuğlasını yerinden sökmeden Vahşetin Çağrısından, kurtulurum? Yahut gençliğime damgasını vuran Zorba'dan, 25. Saat’ten6 ve kendimize bahşettiğimiz o kutsal sadakat ile en üst raflara yıllar önce, bütün halinde fakat sessiz sedasız, hediye edilmiş diğerlerinden
Sadece çok uzak bir gelecekte bana faydası olacak kitapları, genel okuma çizgimin dışında kalanları ve bir kez okuyup da bir daha yıllar boyu, belki de hiçbir zaman kapağını bile açmayacaklarımı neden evde tuttuğumu defalarca sordum kendime. Fakat, örneğin, nasıl olur da çocukluğumun birkaç tuğlasını yerinden sökmeden Vahşetin Çağrısından, kurtulurum? Yahut gençliğime damgasını vuran Zorba'dan, 25. Saat'ten ve kendimize bahşettiğimiz o kutsal sadakat ile en üst raflara yıllar önce, bütün halinde fakat sessiz sedasız, hediye edilmiş diğerlerinden?
Maskemin ardındaki uçsuz bucaksız boşlukta tek başınaydım. Âşıktım ve aşkımın her kelimesi yalandı. Çünkü dilimi rehin bırakmıştım. Yaptığım her şey sahteydi. Ruhu-mu da bedenimi de kiraya vermiştim. Kendime borçlanmıştım. Ve galiba ölünceye kadar bu borcun faizini ödeyecek-tim. Her gülücük bir fiyasko, her iltifat bir asparagas, her hediye bir skandaldi... Yine de idare ediyordum. Yalnızsan yalanlar sana ilaç gibi gelir, iftiralar senin için bir terapidir. Dilara Dilemma ile aramızdaki aşk karşılıklı bir iftiradan ibaretti.
Yolda bavulumu çaldılar
Bana hediye ettiğin o kırmızı elbise de içindeydi
Ne güzeldi
Ben kendime çilek derdim onu giydiğimde
Bakar bakar anne derdim memelerime
İnsanın memesi olması büyük bir çilektir Pollyanna Güzeldi yine de o yıllar
Küçük sarı pütürleriyle
Ne çabuk geçti.
Zaman benim için çok önemli bir hediye.Bu hediyeyi en iyi şekilde degerlendireceğime kendime söz veriyorum. Tanrım bana kuvvet,iyilik,açıklık,yumuşaklık,kolaylık,sağlık ver,şansı bol tut.
568. Sehl İbni Sa’d radıyallâhu anh şöyle dedi:
Bir kadın dokuduğu kumaşı (bürdeyi) Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e getirip verdi ve:
- Bunu giyesin diye kendi ellerimle dokudum, dedi.
Böyle bir kumaşa ihtiyacı olan Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem onu aldı, izâr olarak (belden aşağısına) giyinip yanımıza geldi.
Bunu gören
503. Ebû Hüreyre radıyallâhu anh şöyle dedi:
Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah’a yemin ederim ki, ben bazan açlıktan karnımı yere dayar, bazan da mideme taş bağlardım. Bir gün sahâbîlerin geçtikleri yol üzerine oturmuştum. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem benim yanımdan geçti ve beni görünce gülümsedi. Kalbimden geçeni yüzümden
Lu'nun başbakanı Kung-yi Hsiu balıklara çok düşkündü. Bu nedenle bütün ülkedeki insanlar büyük bir özenle balık alır, ona hediye ederlerdi. Fakat Kung-yi hediyeleri kabul etmezdi. Kardeşi bu durumdan yakınıp şöyle dedi: "Gerçekte balık seviyorsun. Neden hediye verilen balıkları kabul etmiyorsun?" Kung-yi cevap olarak, "Bana verdikleri balıkları kabul etmememin tek nedeni balık seviyor olmam. Eğer balıkları kabul edersem onlara karşı yükümlülük altına girerim. Bir kez onların yükümlülüğü altına girdikten sonra bazen kanunları saptırmam gerekir. Kanunları saptırırsam başbakanlıktan atılırım. Başbakanlıktan atıldıktan sonra kendime balık alamayabilirim. Bunun tersine onlardan balık kabul etmezsem ve başbakanlıktan atılmazsam kendime her zaman balık alabilirim," dedi. Han-Fei-tzu, Çinli Filozof, M.Ö. 111. Yüzyıl
Âşıktım ve aşkımın her kelimesi yalandı. Çünkü dilimi rehin bırakmıştım. Yaptığım her şey sahteydi. Ruhumu da bedenimi de kiraya vermiştim. Kendime borçlanmıştım. Ve galiba ölünceye kadar bu borcun faizini ödeyecektim. Her gülücük bir fiyasko, her iltifat bir asparagas, her hediye bir skandaldı…
“Lütfen bunu kabul et. Yapmış olduğun bu büyük iyilik bizim için çok değerli. Sana minnettarım.”
“Rica ederim. Sadece insanlık görevi. Bu nedir?”
Ondan cevap gelmeyince zarfı aralayarak baktım. İçinde tam beş yüz Singapur doları vardı. Bu yaklaşık üç bin Türk lirasına tekabül ediyordu. Zarfı kapadım ve adama geri uzattım.
“Lütfen bunu kabul et.
Eski arkadaşlarımdan kimseyi bulamadım, hiçbiri, hiçbiri yok. Yalnızlığıma mahkûm edilmiş gibiyim. Kendime, elimden alamayacağın bir mutluluk hediye edeceğim: mektuplarını okuyup mümkün olduğunca yazmak...