kfenomeni ile okumak için hemen almıştım ve kitabı Nisan ayında birlikte okuduk. Jean-Christophe Grange çok sevdiğim bir polisiye/gerilim yazarıdır, sadık bir okuru olarak da her kitabını okudum.
Küllerin Günü, yazarın bir Fransız dizisinden esinlenerek yazdığı bir kitap. Grange'in en ünlü polis karakteri Niemans bir şapelde ölü bulunan tarikat üyesinin davasını araştırmak için kırsala çağırılıyor ve tahmin edilebileceği üzere bunun sıradan bir ölüm olmadığı anlaşılıyor.
Tarikatlar, kendi içinde kapalı toplumlar, kendi kanunları olan insanlar, uç noktada inançlar, ensest, gen saflaştırma idealleri... Her şeyin - inanç dahil- aşırısının zarar olduğunu bir kez daha anlatan bir polisiye/gerilim romanıydı.
Küllerin Günü başlardan itibaren okurken kendini merak ettiren, ne olacağını tahmin etmeye çalıştığımız bir kısa romandı. Ancak, yılların Grange okuru olarak Son Av gibi bu kitapta da yazarın performansının düştüğünü düşünüyorum. Siyah Kan ve önceki bir çok romanına göre tempo ve heyecan unsuru Küllerin Günü'nde zayıftı. Yine de, kendi adıma keyifle okudum.
Küllerin GünüJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap Yayınları · 20212,603 okunma
GK ile birlikte okuyoruz. Seriyle ilgili düşüncelerimiz de hemen hemen paralel gidiyor. Dune Çocukları ile ilgili onların da yorumlarına göz atabilirsiniz
Üçüncü kitapta, Paul Muad Dib'in çöle gidişinin üzerinden 9 sene geçmiş, Arrakis artık iyice yeşillenmeye ve iklimi değişmeye başlamış, kum solucanları da iyice çölün içlerine çekilmiş durumda. Paul'ün ikizleri Ganimet ve Leto ise, tıpkı halaları Alia gibi rahimde doğanlardan oldukları için yaşlarına rağmen yetişkinler ve gelecekle ilgili kendi planlarını yapıyorlar.
Bu kitapta da siyaset, gizli planlar ve baharatın kontrolünü ele geçirmek için yapılan sinsi mücadeleyi okuyoruz.
Dune Çocukları'nda da ilk kitaptaki tempo yoktu, daha çok ikinci kitaba benzer bir tempoda gittiğini söyleyebilirim. Seriye karşı nötrdüm, bu kitapla da bu durum pek değişmedi, en azından olumlu yönde. Kitapta daha evvel okuduklarımın tekrarı etkisinden kurtulamadım. İkizler sanki baba ve halalarının düşüncelerini ve deneyimlerini tekrar ediyor gibiydi ve okudukça 'yazar, tarih tekerrürden ibarettir' mi demek istiyor diye düşündüm. Sanki, yazar aynı durumları, üstelik tüm detayları ile sürekli tekrarlamış gibi geldi ve bu da sıkılmama sebep oldu.
Alia'nın sonu ise, bence iyi işlenememiş gibiydi. Ya da benim bu karakterden beklentim çok yüksekti, bilemiyorum. Serideki en favori karakterim canım Duncan Idaho ise, ikinci kez ölerek beni üzdü Neyse, şarkıdaki gibi, bin kere ölse yine gelir, diye umut ediyorum Bakalım sıradaki kitap seriye bakışımı değiştirecek mi?
Dune ÇocuklarıFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20214,089 okunma
Ademden Önce, Jack London'un en sevdiğim eserlerinden biri oldu. Yazarı zaten çok sevdiğimi milyon kere söylemişimdir ama bu kitap okurken en çok keyif aldıklarımdan biriydi Kitabı
kfenomeni ile birlikte okuduk, biyolojiyi pek sevmediği için onun çok keyif aldığı bir kitap olmadı ama evrim, türler ve biyoloji ile ilgiliyseniz bu kitabı kesinlikle
kfenomeni ile okuduk. Seriyi her ay bir kitap okuyarak bitirmeyi planlıyoruz. Bu kitap, ilk kitaba kıyasla kısa ve aksiyonsuzdu. Açıkçası, belki terimlere aşina olduğumdan ilk kitaptan kolay okudum ama kurgu genel olarak aynı frekansta devam etti. Dune Mesihi'nde bir geçiş kitabı tadı vardı.
Bu kitapta Paul Muad'Dib evrenin hükümdarı olmuştur ve savaş bitmiş gibi görünse de, entrikalar, komplolar, tabiri caizse taht oyunları bitmemiştir.
Gulamlar, Alia, Duncan Idaho, Bene Gesseritlerin üreme programları... Herkesin kendi amacı, hedefi, tuzağı doğrultusunda kendi oyununu oynamak istediği bir dünya ve yine melanj baharatını kontrol etme istekleri...
Üçüncü kitapla birlikte olayların hareketleneceğini düşünüyorum. Dune Mesihi de, seriye karşı duruşumu etkilemedi. Hala kararsızım ve seriye karşı hislerim de nötr durumda.
Dune MesihiFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20216,2bin okunma