Kinyas ve Kayra ailelerini terk etmiş, insanlardan genelde nefret eden, psikolojik sorunları olan iki kişidir. Kinyas geceleri uyuyamamaktadır. İkilinin amacı bedensel olarak yaşamak ama zihinsel olarak ölmektir. Şiddet, uyuşturucu, soygun üçgeninde ülkeden ülkeye gezmektedirler. Romanın ilk yarısında bu ikilinin arkadaşlığının kitabın bir noktasında aynı kadına aşık olmaları sonucu bozulacağını düşündüm.
Gerçekten bir gün arkadaşlıkları bozulur ancak bu bir kadın yüzünden değil Kinyas’ın Kayra’yı terk etmesi yüzünden olur. Bundan sonra ikilinin birbirlerinden ayrı devam eden hayatlarını okuyoruz. İki adam romanın devamında birbirlerinin tam tersi bir profil çizerler. Kayra’nın sevgi, dostluk, aile gibi kavramlara inanmadığını Kinyas’ın ise bu kavramlara inanması sayesinde iyileşme yoluna girdiğini görüyoruz.
Kayra gittikçe dibe batarken Kinyas ise düzelme yoluna girer. Tabi bu düzelme öyle hemen olmaz. Kendi içinde çokça çelişkiler ve git - geller yaşar Kinyas. Bazen Kayra ile beraber geçirdiği hayata yeniden dönmeye yaklaşır.
Kinyas’ı daha çok sevdim bu romanda. Gerçek adının Tolga olduğunu öğrendiğimiz adamın içindeki Kinyas’ı yok etme ve düzelme azmini takdir ettim. 30 yaşında hayata yeniden başlaması, yeniden insani duygular hissedebilmesi, ailesine aynı acıları bir daha yaşatmamak istememesi kısacası insan olabilme çabası takdire şayandı. Kayra “ölüm”ü tercih ederken o “hayat”ı seçti. Bir tek din hakkında söylediklerini uygun bulmadım.
İlk kısmını pek sevemediğim romanın Kinyas ile ilgili olan bölümlerini beğenerek tamamladım kitabı.