Okumakta çok zorlandığım bir kitap oldu. Yeraltı edebiyatı bana göre değil, bunu bir kez daha anlayıp kendimi keşfettiğim için okumaktan memnunum. Son bölümde Kinyas'ın Tolga'ya dönüştüğü kısımsa bana göre kitabın en güzel bölümü, gözyaşlarıyla okudum. Hem umut veren aydınlık taraf olduğu için, hem de öldü kabul edilen birinin yıllar sonra bir gün kapıyı çalması belki de benim senelerdir gördüğüm en güzel ve uyandığımda en acı veren rüyam olduğu içindir. Keşke kaybettiğimiz bir gün çıkıp gelebilse.
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,7bin okunma
Kinyas ve Kayra ailelerini terk etmiş, insanlardan genelde nefret eden, psikolojik sorunları olan iki kişidir. Kinyas geceleri uyuyamamaktadır. İkilinin amacı bedensel olarak yaşamak ama zihinsel olarak ölmektir. Şiddet, uyuşturucu, soygun üçgeninde ülkeden ülkeye gezmektedirler. Romanın ilk yarısında bu ikilinin arkadaşlığının kitabın bir noktasında aynı kadına aşık olmaları sonucu bozulacağını düşündüm.
Gerçekten bir gün arkadaşlıkları bozulur ancak bu bir kadın yüzünden değil Kinyas’ın Kayra’yı terk etmesi yüzünden olur. Bundan sonra ikilinin birbirlerinden ayrı devam eden hayatlarını okuyoruz. İki adam romanın devamında birbirlerinin tam tersi bir profil çizerler. Kayra’nın sevgi, dostluk, aile gibi kavramlara inanmadığını Kinyas’ın ise bu kavramlara inanması sayesinde iyileşme yoluna girdiğini görüyoruz.
Kayra gittikçe dibe batarken Kinyas ise düzelme yoluna girer. Tabi bu düzelme öyle hemen olmaz. Kendi içinde çokça çelişkiler ve git - geller yaşar Kinyas. Bazen Kayra ile beraber geçirdiği hayata yeniden dönmeye yaklaşır.
Kinyas’ı daha çok sevdim bu romanda. Gerçek adının Tolga olduğunu öğrendiğimiz adamın içindeki Kinyas’ı yok etme ve düzelme azmini takdir ettim. 30 yaşında hayata yeniden başlaması, yeniden insani duygular hissedebilmesi, ailesine aynı acıları bir daha yaşatmamak istememesi kısacası insan olabilme çabası takdire şayandı. Kayra “ölüm”ü tercih ederken o “hayat”ı seçti. Bir tek din hakkında söylediklerini uygun bulmadım.
İlk kısmını pek sevemediğim romanın Kinyas ile ilgili olan bölümlerini beğenerek tamamladım kitabı.
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,7bin okunma
Hakan Gündayın oxuduğum 2-ci kitabı idi.
Kitab oxuyanda hansı duyğular hiss ediləcəkdirsə, hamısını bircə-bircə iliyimə kimi hiss etdirdi AZ və Kinyas və Kayra.
Düzdü oxuyub bitirməyi uzun çəkdi amma bitirməyi bacardım. Yarım qalıb, tozlu rəfimin bir parçası olmadığı üçün sevinirəm.
Son ana kimi Kinyasın düzələcəyinə inanmırdım əsla. Bu kitab dünyaya baxış bucağımı dəyişdirdi. Sən demə insanoğlu dəyişə bilərmiş.
Siz siz olun sevginin gücünə inanın.
Sevgi dediyim də sadəcə qarşı cinsə bəslənilən tip bir şey deyil.
Ölkənə, həyatına, gedib-gəldiyin işə qarşı sevgini də buna aid etsək heç də səhv olmaz.
Amma yenə də Kinyasın Tolga halına bu qədər tez geri qayıtması məni az da olsa şübhələndirmədi deyil. Sonunun Kayra kimi olacağını güman etmişdim.
Amma sən demə Kinyasın planları fərqli imiş.
Qısaca, Kayra başqa qatarda idi, Kinyas bambaşqa. Hər nə qədər bir müddət eyni yolda yerimiş olsalar belə.
Sözü hıçkırıklara karışmıştı. Ona sarılmaktan başka bir şey yapamıyordum. Tek kelime çıkmıyordu ağzımdan. Bu kadar sese babamın kayıtsız kalmasına imkan yoktu. Gözlerimi açtığımda, antrede bizi seyrettiğini gördüm. Tanıyamıyordu beni, sönen ışığın kararttığı kapının ağzında. Bir adam daha attı ve annemin omzunun üstünden göz göze geldik. "Tolga!" diyebildi. Ve iki adım atıp annem ile bana katıldı. ikisi de ağlıyordu. Umurlarında değildi komşular, şehir, ülke, dünya.
Apartmanın ışığı söndü. Tekrar bastım iki düğmenin üzerine. Çıkan zil sesi donmuş annemi çözdü.
"Tolga! Sen misin?" sözleri çıktı sonunda. Yıllar sonra gerçek ismimi duymak tuhaftı.
Birden, onun beni hiç istediğim gibi sevmediği aklıma geldi. Hakkım yoktu elini tutmaya. Bıraktım birden, kırılacak bir bibloyla oynayan ve annesinin sesini duyan küçük bir çocuk gibi... “Eflâ” dedim. Ne söylenirdi ki böyle bir durumda? En aptalcası çıkmakta zorlanmadı ağzımdan.
“Merhaba.”
“Merhaba Tolga. Nasılsın?”
Konuşmuyorduk. Sadece hayatın ve karşılaşmamızın büyüsüne kapılmış, birbirimizi seyrediyorduk. Bu arada da konuşuyormuş gibi yapıyorduk. Birbirini seyreden iki Rodin heykeli gibi durmamak için. “İyiyim Eflâ” sözleri de uçtu gökyüzüne. “Döndün demek! Biliyordum ben, döneceğini.”
Bu sözler de içerideki müziğin kapının altından sızan artığına karıştı.
“Ben de biliyordum” dedim.
Bu sefer Eflâ tuttu elimi. Bir adım attı. “Gel” dedi. Yürüdüm peşinden. Belki de hep böyle tutsaydı elimi, ben hiçbir yere gitmezdim. Ne Afrika’ya, ne de başka bir şehre... Beyaz bir duvara doğru yürüdük. Diskonun çevresini saran alçak bir duvardı. Önce Eflâ oturdu üzerine, sonra da ben. Yan yana oturmayalı on yıla yakındı.
KİNYAS VE KAYRA
Kinyas ve Kayra 'nın hikayesi ...
Hiçbir şey yok !
Her şey var !
Okuduğum ilk Hakan Günday kitabı oldu Kinyas ve Kayra . Zaten yazarın da ilk kitabı . Yeraltı edebiyatı dediğimiz türden . Öncelikle yeraltı edebiyatının ne olduğunu bir anlayalım : 20. Yüzyılın başlarında oluşan bir edebiyat akımı . Zaman zaman hayal ile