Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oysa güneş batıdaydı, ben geceye geldim. Aya misafir oldum...
Ben Kinyas, dünyaya düşünmeye geldim. Her şeyi hayal etmeye geldim. Çektiğim ve çektirdiğim bütün acılar beni havada tutan balonu şişirmeye yarıyor. Ben hiçbir şey bilmiyor ve hissetmiyorum. Sadece hayalimde yaşıyorum dünyayı.
Reklam
Ne ölüm, ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım... Bütün hayat bir ilüzyon. Benim gibi, Kayra gibi...
Kolay mı bu kadar tanımak mutsuzluğu hayatın karanlığında? En anlaşıldığı noktada başlar bilinmezleri hikayenin. Kolay mı hayat daha zengin olmadığı için bir adamın ağlayacağı kadar?
Bugünler geride kalacak... Kalmayacak! Her gece, herkes bütün acılarını hatırlayacak gözlerini kapattığında
Reklam
Ne yapmak istediğini bilmemek kadar acı verici bir şey daha yoktur. Ne istediğini bilememek insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir...
"Seni anlıyorum" demek büyük bir yalandır. Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz dünyada... Var olan en sağlam zırh insan vücududur. İçindekileri en iyi saklayan kasa odur.
Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...
Her zaman yalnız oldum. Yalnızlığı kendimi geliştirmenin tek yolu olarak gördüm.
Reklam
Ne yapmak istediğini bilmiyorsan, ne yapmamak istediğini düşün..
Sosyal hayvan insan, dayanabilir mi kimsesizliğe?
Ülkeden çıkmalıyım, diye düşündüm. Burada fazlasıyla hafızamı canlı tutacak dekorlar vardı. Gideceğim yer, daha önce asla ayak basmamış olduğum bir yer olmalıydı. Evet, kesinlikle bilmediğim bir yer. Bana hiçbir şey hatırlamayacak bir şehir, bir kasaba, her neyse…
Ölüyü gömmek de dostluk, aşk gibi kavramları yalanlayan en büyük doğa geleneği. Ki bu gelenek hayatta kalana unutmayı emredi­yor. Unutmak için toprağa gömmeyi. Yoksa kokutuyor cesedi. Çürütü­yor gözlerinin önünde artık nefes almayan dostunu, sevgilini ...
Anita gireceği kolu doğru tutturmuştu .Prensesti bir kaç saatliğine .Zaten prenseslerin Anita’dan bir farkı yoktu .Onlar sadece doğru adamla yatmışlardı .O kadar ..!
Sayfa 276
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.