ADI YOK GİBİ
Kül tabağında boynu bükük bir sigara izmariti gibi
Bırakıp gittin beni
Kirli çamaşırların(ın) arasına sıkışmış
Eskimiş çoraplar(ın) gibi
Unutup gittin beni
Günlerin suskun cehenneminde
Sıhhati yerinde, mutlu bir insanı bile tez vakitte hasta edecek kadar dayanılmaz, iç karartıcı bir yerdi. Ancak ben, bu boğucu ortamla aramda bir bağ kurmuştum. Bu evle birbirimize benziyorduk. Akıtan dama, koyu perdelere, köhne kanepelere, sararmış takvimlere, çatlak duvarlara, eşantiyon saate, otuz yedi ekran tüpü azalan televizyona, muşambası erimiş masaya, kirli halılara, yüz kez çitilense de ağarmayacak tuvalete, kırık küvete, paslı musluklara, yamuk tereklere, fermuarı bozuk bez gardıroplara, uğuldayan buzdolabına, cızırdayan çamaşır makinesine, pişirmeye mecali kalmamış fırına, bahçedeki hastalıklı çiçeklere, rengi atmış tabaklara benziyordum... Kısacası, nerden tutsan dökülüyordum.
Rahip Meribald aynı fikirde değildi. "Çoktan daha az. Çeşit çeşit haydut vardır, tıpkı çeşit çeşit kuş olduğu gibi. Bir çulluğun da, bir deniz kartalının da kanatları vardır ama ikisi aynı değildir. Şarkıcılar, iyi adamların şeytani bir lordla mücadele etmek için yasaların dışına çıktığını anlatmayı sever ama haydutların çoğu yıldırım
İçimde çoktan yıkılıp parçalanmış onarılmaz, tamir edilmez ve doldurulamaz, boyutları tahmin edilemez bir uçurum, kör bir kuyu, dipsiz boşluk, bir kara delik vardı.
Beni yeniden iyi hissettirecek her ihtimal, her olumlu olasılık, her hareket, her eylem, hey olay, her şeyin hepsi, sonsuz, dipsiz bir hiçliğin inkârından kaynaklanan çürümüş yalanlardan ibaret.
.. ben de sigaramı bitirip otobüse atladıktan sonra kendime oturacak bir koltuk bulup hiçbir yaşlıya yer vermeden otobanı izleyerek evime döneceğim ve sıkıcı hayatım kaldığı yerden devam edecek.
Bütün duyularım işlevsiz kalmış durumda, acımasız ve kırıcı iç sesler kulağımda, her zaman yaptıkları gibi cehennemden konuşurcasına kötü, kırıcı, yıkıcı ve üzücü şeyler fısıldayıp duruyorlar bana.
Sonrada ömrümüzün geri kalanının büyük bir kısmını uyuşturucu satıcılığı ve cinayetten kodese tıkılmış olarak geçireceğiz. Çıktığımızda ise hayatımız kaymış olacak ve yeniden değişen dünyaya uyum sağlamayı denerken geçirdiğimiz birkaç senenin sonrasında aç ve sefil bir durumda herhangi bir sokak köşesinde geberip gideceğiz.
Düşünüyorum öyleyse varım, ya da yokum. Aslında hiçbirimiz yokuz, hayatla ilgili bütün olan bitenler birer göz yanılsamasından ibaret. Farklı kameralardan kaydedilmiş dünyanın sonuyla birlikte yanıp kül olacak aynı gezegende farklı hikayeler içeren kasetler.
Aşk beni buldu, silahını çekip vurdu, kanımı gördüğümde içimde bir patlama vuku buldu; gezegenlerle yıldızlar, galaksilerle meteorlar kadar parçalara bölündüm, sanki yeniden hayata döndüm.