Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

kitâbiyat

Cenab-ı Hak bize şah damarımızdan daha yakın olduğu halde bizim O'ndan uzak ve gafil oluşumuz artık, "Şol mâhiler ki derya içredir dervayı bilmezler" misrainı doğrulamaktan başka bir şey değildir. Bu gibi anadan doğma körlere şu kıssayı anlatmak uygun düşer: Bir gün okyanusta yaşayan bütün canlılar hükümdarlarının huzurlarına gelerek derler ki: "Bizim su içinde yaşadığımızı ve sudan çıkarsak öleceğimizi söylüyorlar. Buna çok şaşırdık ve merak içinde kaldık. Bizi bu meraktan kurtarmanızı, suyun ne olduğu, nerde bulunduğu hakkında bilgi vermenizi, onu bize göstermenizi rica ediyoruz." Balıkların sultanı onlara şöyle cevap verir: "Siz bana susuz bir yer gösterin de, ben de size suyu göstereyim."
Reklam
Kur'an-ı Kerim'in, birçok ayet-i celilesinde medh ü senâ ettiği hurma/hurma ağacı, Müslümanlar arasında 'mübarek' bir meyve olarak görülür. Bu ayetleri delil olarak gösteren bazı hekim ve alimler, daha iyisi olsaydı, Allah Hz. Meryem'i o yiyecek ile beslerdi demişler ve doğum yapmakta olan bir kadına hurmadan daha iyi gelebilecek bir şeyin olmadığını söylemişlerdir. Bazı kimseler ise arı balndan sonra en kıymetli yiyeceğin hurma olduğunu belirtmişlerdir. Hurma yalnızca sadece Araplar tarafından yetiştirilip yenilen bir meyve değildir. Artık dünyanın pek çok bölgesinde yetişiyor ve yeniliyor. Araplara göre hurma topraklarda değil, insanların kalplerinde büyür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
152 syf.
10/10 puan verdi
Kitabı alırken içeriğinin bu kadar zengin ve taaccûb edici bilgilerle dolu olduğunu hiç düşünmemiştim. Hurma deyip geçiyoruz oysa ki. Yahut çoğumuzun aklına hurma deyince sadece ramazân-ı şerîf ayı gelir. Halbuki diyabet ve kanser engelleyici, vitamin, mineral, kalsiyum, magnezyum vb. gibi bir çok faydası mevcut imiş. Hurma yiyelim, yedirelim. Hatta sevdiklerimize hurma hediye edelim. Kitab okununca ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Hurma Risalesi
Hurma RisalesiKemal Özer · Ketebe Yayınevi · 202225 okunma
126 syf.
·
Puan vermedi
Henüz kitabın ilk sayfalarında olmama rağmen direkt olarak şunu belirtebiliriz ki, İbrahim Oruç her kitabında istisnasız çok fazla tekrar yapıyor. Bir yerden sonra bu rahatsızlık vermeye başlamıyor değil. Öncesinden de bir iki kitabını okumuş biri olarak, bu kitabında da evvelki kitabın içerisinden yine aynı cümleler mevcut. Bu durumda her kitabını almak pek de mantıklı gelmiyor.
114 Ayet ve 114 Mesaj
114 Ayet ve 114 Mesajİbrahim Oruç · Muarrib · 202359 okunma
Reklam
İnsan hiç görmediğine, tanımadığına, karşılaşmadiğına da merhamet eder mi? Elbette... Bir arkadaşımdan duymuştum. Arkadaşım bir gün babasının içtiği ilaç bitince hemen çöpe atmadığını, eline makas alıp plastik kabın keskin köşelerini yuvarlattığını görmüş. "Baba, bunun işi bitmiş, niye uğraşıyorsun? Atsana çöpe!" demiş. Babası ise, "Yavrum, bazı garibanlar çöpleri karıştırıp rızık arıyorlar. Bunları böyle çöpe atarsam keskin uçları ellerine batıp kanatır. Onun için yuvarIıyorum" demiş. Müthiş bir iman, kulluk, ahlâk örneği değil mi? Zaten ahlâk kendinden evvel başkasını, bugünden çok yarını düşünmektir. Medeniyet de, incelik de, insanlık da bundan kaynaklanır. Ince düşünen ne incelikler bulur!
Bizim meşhur hünkâr beğendi yemeğimiz bile böyle bir sentezdir. Sultan Abdülaziz zamanında Istanbul'a gelen Fransız kraliçesi, aşçısından Sultan Abdülaziz ve kendisi için beşamel sos yapmasını rica eder. Adam sosu hazırlar. Fakat Sultan'ın başaşçısı beşamel sos içerisine közlenmiş pathcan katar, sultanın en sevdiği et yemeğini de bu harcın üzerine koyarak Sultan Abdülaziz'e ve misafirine sunar. Sultan bu yemeği çok beğenir. Yemeğin adı bu yüzden hünkâr beğendi olur.
Eşrefoğlu Rûmi hazretlerinin Müzekki'n-nüfûs diye bir kitabı var; nefisleri terbiye ve tezkiye ettiren kitap, Kitâbu Müzekki'n-nüfûs. Çok güzel bir kitaptır, tatlı ve hoş bir kitaptır, latif bir kitaptır. O kitapta şöyle diyor: "Şeyhlerin, mürşidlerin, tarikat hocalarının vazifesi ikidir: Bir, kullara Allah'ı sevdirmek." "Allah şöyle büyüktür. Allah böyle rahmeti geniş Mevlâmız'dır. Allah bize şu nimetleri şöyle şöyle verdi. Her şey O'nun lütfundan oluyor." diye anlatacağız. Kullar da Mevlâ'yı sevecekler. "Demek biz öyle Rahîm bir Rabbin kuluymuşuz. Demek ki O'na kulluk yapmamız lazımmış." diye gözyaşları dökecekler, Mevlâ'ya bağlanacaklar. Birinci vazifesi bu. Öteki vazifesi neymiş? "İkinci vazifesi, Allah'a kulları sevdirmek." Büyük bir söz bu. Çok büyük bir söz. Kim Allah'a bir şeyi mecbur edebilir? Allah'a kulları sevdirmek. Tevbe yâ Rabbi! Eşrefoğlu Rûmi hazretleri bu sözü nasıl söylemiş? Allah'a zorla bir sey yaptınlır mi? Bir kul Allah'a nasıl sevdirilecek? Şöyle izah ediyor: "Allah'ın kullarını Resûlullah'ın sünnetine bağlarlar. O zaman Allah onları sever." Bu söze bir delilin var mı, bir hüccetin var mı? Bir ispat edici vesikan var mı? Var. "Eğer kullar Allah'ın Resûlü'ne ittiba ederlerse, tâbi olurlarsa o zaman Allah da onları sever."
İmam Mâlik Hârûnu'r-Reşid'in zamanındaymış. Hârûnu'r-Reşid; "Yâ imam! Duyduğuma göre hadis kitabı yazıyormuşsun." "Evet, yazıyorum." "Hadi bize de oku da o hadislerin okunmasından biz de şereflenelim." demiş. "Peygamber Efendimiz; ilmi ayağınıza getirmeyin, siz ilme gidin." buyurdu. Onun
1.126 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.