“İnsan, okuryazarlık denen ülkeye ayak bastı mı artık geriye dönemez.” “Okuryazarlığa konuk ya da turist olarak gidilemez. Çıkışı olmayan bir dünya, asla geriye dönüş olanağı sunmayan bir deneyimdir bu.
Bu kitap iki arkadaşın birbirlerine gittikleri misafirliklerde yaptıkları fikir alışverişi sonucu ortaya çıkmış. İki yazarın daha önce planladıkları değil, sadece bu misafirlikler boyunca kendi aralarında özellikle belli konular üzerinde paylaşımlarını içeriyor. O yüzden okunan metin bitimsiz bir eylemdir.
Örneğin, en eski kaynaklardan biri olan
Dolayısıyla her otobiyografi bir bakıma bir bağımsızlık bildirgesidir, zira yazar kabarık benlik geçmişine elveda deyip, yeni, düzenli ve halk tarafından kabul gören bir benliği kucaklar.
Hiçbir dil birinci tekil şahıs olmadan varlığını sürdüremez. Birinci tekil şahıs kimi dillerde işaret eder, İbranice’de geriye çevrilmiş bir parmak gibi rol oynayan ‘ani’ gibi. Kimi dillerde de konuşmacıyı diğer kişilerden ayırır. Ancak, “ben”le başlayan cümlelerin aksine, çoğu çağlar benlik olmadan akıp gitti.
Çevirinin ardında yatan mantık, sözcüksel, dilbilgisel, fonetik ve bağlamsal özellikleriyle, belli bir içeriği olan metnin bir kaptan başka bir kaba boşaltılmasıdır.
Mühür, yazının gücünün bir göstergesi haline geldi. Hatta kendisi okuma yazma bilmeyen bir adamın bile, belge düzenlerken yasal olarak kendisi adına hareket etmek için mühür kullanma yetkisi vardı.
On sekizinci yüzyıl Polonyası’nın mahkeme salonlarında bir camın açık olması gerekirdi. Bu örnekteki gibi, tanrılara, ruhlara ve de ölülere duyurmak için açık havada yemin edilirdi.
“Ey yetenekli Teuth, bir sanatın mucidi olmakla, bu sanatın ondan faydalanan insanlara iyilik mi kötülük mü getireceğine karar veren insan olmak farklıdır.