“Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde kalmış bu taşlara asırlar mı sinmişti ne? Onlarda ancak zamanın, gelmiş geçmiş şeylere verebileceği bir azamet ve güzellik vardı. Ben o zaman çocuktum, insanları yaşlarına göre hep babalarım, analarım, kardeşlerim sayardım. Kendimi dünyada bir sığıntı, bir çile çekici değil, beklenen bir misafir, dünyayı da cennet sanırdım. Gördüklerimi aç bir süngerin suyu içtiği gibi, hep içime çektim.”
“Benim özlediklerim hiç de onların özledikleri değildi.”
“Onda herkeste arayıp arayıp da pek az bulduğum veya hiç bulamadığım ve yine özleyip durduğum bir şeyin pek çoğu vardı.”