Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahir Zaman İlmihali

M. Hayri Kırbaşoğlu

Ahir Zaman İlmihali Gönderileri

Ahir Zaman İlmihali kitaplarını, Ahir Zaman İlmihali sözleri ve alıntılarını, Ahir Zaman İlmihali yazarlarını, Ahir Zaman İlmihali yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Karamsar Tarih Anlayışı ve Ahir Zaman Alametleri
Zira Tevhid, uğrunda, bu dünya hayatında hiçbir sorumluluk üstlenmeden, hiçbir risk almadan, hiçbir sıkıntıya göğüs germeden, kısacası gereken ödevler yapılmaksızın başarılı olunabilecek bir imtihan değildir. Bu ödevlerin başında tarihte olan bitenlere müdahale ederek, zamanın akışının Allah'ın iradesi istikametinde seyretmesini sağlamak
Sayfa 73-75
Bireysel Dindarlık İslam Dininde Yeterli Değildir
Başkalarının yaptığı tarihi yazmakla değil, bizzat tarih yapmak ve tarihe yön vermekle, yani tarihin nesnesi değil öznesi olmakla mükellef olan Müslümanların, kaderci bir tarih anlayışıyla uzaktan yakından ilgisi olamayacağı açıktır. Zira Müslüman'ın iman ettiği Allah, insana, tabiata ve tarihe sürekli müdahale edebilen bir ilahtır, evreni ve
Sayfa 72-73
Reklam
Din Bireysel Olarak Başlar ama Bireysel Olarak Devam Etmez/Etmemeli
Tevhid anlayışının tarihi değiştirmeye yönelik ilk tecrübesi Hz. Peygamber ve ashâb(arkadaşlar)ının mücadelesinde gerçekleşti. O, tarihin dinamiklerini kontrol , altına almak ve yeni bir idealler dünyası kurmak; zaman ve mekânın gerçek dünyasını, ilahi modele göre tekrar şekillendirmek ve toplumu buna göre yoğurmak için ashabını ısrarla ve kesintisiz bir şekilde, ölünceye kadar eğitti. Bu dünyayı ve bu varlığı, Allah'ın iradesi doğrultusunda fiilen değerlerle doldurmadıkça, kişisel dinî tecrübenin bir anlam ifade etmeyeceğini gösterdi. Sufi için amaç ve son adım olan bu tecrübe, Hz. Peygamber için, beşeriyeti baştan aşağıya dönüştürmek için, sahip olduğu güçlerin keşfedilmesi anlamına geliyordu. Zaten herkesin keyfini kaçıran da onun Hira'da yaşadığı inziva hayatı ve bireysel dinî tecrübesi değil, asla taviz vermeye yanaşmadığı “İslami Düzen" fikriydi. Onun böylesi bireysel dinî tecrübeyle yetinmekten ne kadar uzak olduğunu amcasına verdiği şu meşhur cevabında açıkça görmek mümkündür: "Vallahi sağ elime Güneş'i, sol elime Ay'ı verseniz, yine de bu davadan vazgeçmeyeceğim”
Sayfa 72
İslam'a Göre Dünya ve Nefis Kötü Değildir
Sufilik/Tasavvuf/Mistisizm ise Musa'dan (as.) İsa'ya (as.) gidiştir. Elbette Allah'ın dinine bağlılık ile bireysel dinî tecrübeyi merkeze alıp, bununla yetinen, dış dünyayı Allah'ın iradesi istikametinde değiştirmeye koyulmayan pasif bir din anlayışı ve sofuluk birbirine karıştırılmamalıdır. Zira İslam'a göre insan ve dünya arasında tam bir ontolojik uyum söz konusudur. Dünya iyidir, inkâr edilmesi ve mücadele edilmesi gereken bir şey değildir. Kötülük dünyanın kendisinde değil, insan tarafından kötü(ye) kullanılmasındadır. Asıl mücadele ve inkâr edilmesi gereken ise dünyanın kötü(ye) kullanılmasıdır. İşte zühd ve tasavvuf, dış dünyayı değiştirme çabasına bir ön hazırlık işlevi gördüğü sürece anlamlıdır. Dolayısıyla İslam nefsi köreltmeyi, dünyaya sırt çevirmeyi, dış dünyadaki gelişmelere kayıtsız kalmayı reddeder ve dünyaya olumlu bir değer atfeder, dünyayı kulluğun gerçekleştirileceği platform, Allah'ın halifesi olma sorumluluğunu yerine getireceği alan olarak görür, O kadar ki, bu yüzden Batı'da İslam'ın “dünyevi olmak” la tenkit edildiği bile olmuştur. Özellikle Tevhidin yol açtığı ahlakilik, merkezinde sevgi ve merhametten ziyade “Hak ve Adalet" kavramlarının yer aldığı bir “Adalet Ahlakı" olup, bu dünyanın iyileştirilmesi için bir yanda sürekli eylem ile öte yanda aşırılık, haksızlık, adaletsizlik, nefret ve ayrımcılığa muhalefet arasında salınan bir sarkaca benzer.
Sayfa 58
Bilim Tanrının Tabiattan Tecridi Değildir
Bu sebepledir ki Tevhid zorunlu olarak, tabiatta Allah'ın dışındaki bütün güçlerin saf dışı bırakılmasına, sihrin, büyünün, ruhçuluğun reddedilmesine yol açar. Böylece tabiat ilkel dinlerin tanrılarından ve ruhlarından, cahil ve saf insanların inandığı hurafelerden arındırılmış olur. Bu suretle Tevhid tabiat bilimleri için olmazsa olmaz şartlara da zemin hazırlar ki, bu da tabiatın gizli güçlerden "profanlaştırılması"dır. Dolayısıyla bilim, tanrının tabiattan tecridini değil, hayaletlerin, gizli güçlerin, kötü ruhların, tecridini gerektirir. Tanrı inancı tabiat bilimlerinin düşmanı olmak bir yana gerekli, hatta zorunlu şartı olur. Sebepliliğin bu şekilde kabulü ve gizli güçlerden arındırılması, tabiatın tetkikini ve keşfini, dolayısıyla bilimi mümkün kılar. Tarihte İslam medeniyetinin en parlak dönemlerinde bilimler alanındaki baş döndürücü gelişmeleri mümkün kılan da, işte böylesi bir Allah-âlem ilişkisi tasavvuru olmuştur. Çünkü bu tasavvurda, ilahi inisiyatifi kişinin kendisinde, toplumda ve tabiatta gözlemesi demek, manevi, sosyal ve tabiat bilimleri alanında faaliyet göstermesi demektir. Dolayısıyla İslam'ın, Tevhid ilkesinden dolayı, bilime engel olusturması söz konusu değildir.
Sayfa 53
İmanın Eyleme Teşvik Etmesi Gerekir
İslam'ı Allah'ın peygamberler ve ona inananlar aracılığıyla tarihe müdahalesi olarak da tarif edecek olursak, İslam ve Müslümanlar yeryüzünde var oldukları sürece böyle bir müdahale ile yükümlü olduklarına göre, en geniş anlamıyla ve her çeşidiyle eylem (salih amel) doğurmayan bir iman anlayışının dinin var oluş gayesini de ortadan kaldıracağı kuşkusuzdur. Zira yeryüzünde her türlü -uluslararası, bölgesel, siyasi, ekonomik, kültürel vb.– kötülük ve zulümle mücadeleyi, her türlü iyilik ve adaleti yeryüzünde egemen kılmayı amaç edinen dinlerin -ve tabii en başta İslam'ın, sadece dille söylenen, hatta samimiyetle inanılan ama eylemin eşlik etmediği bir iman anlayışıyla hedefine ulaşması mümkün değildir. Çünkü sosyal değişmeler yalnız iman dua ve bireysel ahlakla değil, bunların önderliğindeki eylem (salih amel) ile mümkündür. Beraberinde salih ameli getirmeyen bir din, olsa olsa Ali Şerîatî'nin “Dine Karşı Din" kavramsallaştırmasındaki "Karşı Din" olabilir.
Sayfa 46-47
Reklam
Kelimei Şehadetin Geniş Anlamı
Peki ne ilan edilecek, neye şahitlik edilecek, ne onaylanacak ve ne uğurda Allah için hayatımız feda edilecektir? Kısacası “şahadet”in çağdaş anlamı nedir? Cevap basittir: Burada şahadetten kastedilen, çağın gelişmelerini takip etmek, bu gelişmeleri değerlendirmek Allah'ın mesajı ile toplumsal şartlar arasındaki uçurumu gözler önüne sermek ve bu uğurda bir ömür harcamaktır, çünkü çağına tanıklık eden o çağın şahididir. Bir başka açıdan "şahadet" her toplumda, her mekân ve zamanda iyiliği emretmek, kötülükle mücadele etmek demektir. Her türlü kötülüğü engellemek için eyleme, sözlü protestoya, yazılı-sözlü-görüntülü iletişim teknolojilerini kullanmaya ve bilincini kötülüklere karşı koruma altına almaya yönelmek demektir. Kısacası (Venezuela devlet başkanı Hugo Chavez'e atfedilen “Dünyada olan her şey beni ilgilendirir. Dünyada olan biten her şey benim için mühimdir.” sözüyle işaret edildiği üzere) etrafımızda cereyan eden bütün olaylar ve gelişmeler karşısında “tavır almak, konumumuzu, safımızı, duruşumuzu belirlemek” demektir.
Sayfa 30
Şirk ve Tevhid'in Hayattaki Karşılığı
Hepimiz Allah'ın “bir” olduğunu bilmesine biliyoruz da peki "Bu bilginin gereklilikleri nedir?", "Bu bilgi insan bilinci ve insanın var oluşu açısından ne anlama gelmektedir?”, “bu bilginin dış dünyaya bir etkisi var mıdır?" sorularının cevabına gelince, bu düzeyde olanların verecekleri fazla bir cevap yoktur. Böyle bir bilginin kupkuru ve güdük bir bilgiden öte bir değeri yoktur. Şirk sadece Allah'ın iki veya daha fazla sayıda olduğunu söylemek değildir, aynı zamanda amaçlar ve hedefler konusunda da Allah'a ortak koşmak (şirk) demektir. Allah'ın “bir” olduğunu bildiği hâlde, dinin asla tasvip etmediği işler peşinde koşan, rüşvetin, şöhretin ve şehvetin esiri olup sürüklenen sayısız Müslüman(!) vardır. Kelime-i Şahadet'i söylemenin -bu sözü söylemenin dış dünyada karşılığı yok ise- kocakarı inancından bir farkı yoktur.
Sayfa 29
Tevhid Bir Kabul Değil, Eylemdir
Metafizik değerler alanının temelinde yer alan merkezi kavram Tevhid'dir. Sözlük anlamı "Allah'ın bir olduğunu kabul etmek anlamına gelen Tevhid”, genel anlamda "metafizik alanın tamamı"na işaret eder. Biz bu kelimeyi her iki anlamıyla da kullanacağız. Her şeyin yaratıcısının tek bir "Allah" olduğuna inanmak Tevhid'in en
Sayfa 25-26
Vahiy Gelmeyecek ama Gelişim Devam Edecek
Bu noktada şu hususun da vurgulanması gerekir. İslam, vahiy geleneğinin son halkasıdır ve artık Hz. Muhammed'den (as.) sonra peygamber gelmeyecektir. Ancak bu, kendi içinde bir gelişim çizgisini izleyen vahiy geleneğinin sona erdiği anlamına gelmemelidir. Bilakis vahiy geleneğinin gelişim çizgisinin son halkasını temsil eden İslam vahyinin, vahiy geleneğinin amaç ve hedefleri doğrultusunda daha da geliştirilmesi mümkündür. Ancak bu defa gelişme artık yeni bir vahiy gönderilmesi suretiyle değil, en son ve en mütekâmil halka olan İslam'ın, Müslümanlar tarafından sürekli yeniden yorumlanması (ictihad-tecdid) suretiyle olacaktır.
Sayfa 20-21
87 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.