Gerçekten benim için yabancı olması gereken bu adamın bize karşı gösterdiği samimiyet o kadar derin, o kadar sıcaktı ki kalbimde ılık bir rüzgarın latif esintisini ve bu mahmur esintinin tesiriyle ruhuma dolan ebedi bir mutluluk büyüsünü hisseder gibi oluyordum.
Hayal, düşünce ve yakarışlarımın karanlıkta benimle yaşayan, yatağımın çevresinde uçuşan, tepemde duran canlı varlıklar olduğunu sanırdım. Her düşünce onun düşüncesi, her duygu onun duygusuydu. Bunun aşk olduğunu o zamanlar bilmezdim.
Mutluluğun başkası için yaşamak olduğu eskiden bana doğru ve kolay anlaşılan bir durum gibi gelirdi, fakat şimdi bunu anlayamıyordum. İnsan kendisi için yaşayamadıktan sonra niçin başkası için yaşamalıydı?