"Kendinden geçmek istiyordu. Bütün hücreleri, beynindeki, bedenindeki bütün hücreleri ölsün ve yaşayacağı bütün acılar, bütün utançlar, bütün felaketler böylece yok olsun istiyordu. Sonra belki yeniden doğardı; bir başkası olarak."
"Bilir bilmez herkes bir cümle kurdu Güldane hakkında. Her cümlenin sonuna Yunus darbukasıyla bir nokta koydu.
Deliydi... tak.
Zekiydi... trak.
Düştüydü... tak tak...
Uçtuydu... trak.
Şuydu.... tak.
Buydu... trraak."
Arabanın bagaj kapağını açtı, kızı içine atıp kapıyı tekrar kapattı. Arabasına bindi. Sarı taksi oradan uzaklaşırken geride, evlerinin içinde televizyon seyreden mahallelinin en ufak bir ilgi göstermediği incecik bir kadın çığlığı kalmıştı.
İşte o noktada unutmanın, hatırlamanın, geçmişin ve geleceğin hiç önemli olmadığının, sadece o anda bulunmuş olmanın, hiç acı çekmeden bir an içinde varolabilmenin ne kadar yüce bir imtiyaz olduğunu anladı.
Güldane uzun uzun Halil' e baktı. Halil o anda bu kızın aklından neler geçtiğini bilmek için ne kadar çok şey verebileceğini düşündü. İfadesi öyle güçlü, öyle talepkâr, öyle keskindi ki Halil ondan yana bakmaktan korktu.
Hafızasını doldurmak, dehlizlerde kaybolmuş anılarını geri çağırmak istiyordu. Aslında geçmişi umurunda değildi, kişisel tarihinde hatırlamak isteyeceği çok az iyi anı olduğunu aklıyla bilmese de kalbinde hissediyordu.