Herkese mutlu haftasonları, serinin altıncı kitabı olan #albertinekayıp ı bitirmiş bulunmaktayım. Geriye sadece son kitabım kaldı. Marcel bir önceki bölümde evinde hapsettiği Albertine tarafından terk edilmişti. Bu kitapta Albertine'in ölüm haberini alıyor. Kitabın büyük bir kısmında onun artık var olmadığı, onu bir daha göremeyeceği düşüncesiyle duyduğu acıyı anlatırken Albertine'in eğililimlerine karşı duyduğu endişe hala peşini bırakmıyor. Bir insan artık yaşamıyorsa onun tarafından aldatılmanın, söylediklerinin yalan mı doğru mu olduğunu kanıtlamanın bir önemi kalır mı, sorusunu da sıkça soruyor. Yine de Albertine'in suçlu olup olmadığını anlamaya çalışarak araştırmalarını yoğunlaştırıyor. Söyleyemediklerine, yapamadıklarına üzülüp anılara sığınarak mutlu olur. "Insan olduğum için, yani aynı anda hem geçmişe hem de şimdiki anin gerçekliğine gömülmüş, iki yasamli bir varlık olduğum için Albertine'in canlı hatirasiyla öldüğüne ilişkin bilincim arasındaki bir çelişkiyi ,daima icimde taşıyorum." Bu kitap diğer kitaplarda da bulunan ölüm temasının yoğunlaştığı kitap olmuş. Bunun dışında etrafında Sodomlu ve Gomoreli ne çok insan bulunduğunu keşfeder. Kaybolmuş bir zaman olarak duyumsadığımız geçmişi Marcel öyle etkileyici somutlaştırmış ki onunla adeta geşmişi anlatan sayfalarda şimdiki zamanı yaşıyorum. Bakalım Yakalanan Zaman'da Marcel zamanı nasıl yakalayacak? Hepinize keyifli okumalar.