"Gündoğusu, prensi kollarına alarak öbür tarafa taşıdı. Tam bu sırada çiçekler ve yapraklar prensin çocukluğundan kalma en güzel türküleri söylemeye başladılar; ama bu o kadar güzeldi ki, hiçbir insan sesi böylesine güzel söyleyemezdi."
Pencerelere uzun ve beyaz perdeler asılmıştı ve odanın ortasında bir kara tabut vardı: işte kendisi bu tabutta ölüm uykusuna yatmıştı; yani dileği yerine gelmişti! Bedeni dinleniyor, ruhuysa geziyordu. Solon’un dediği gibi: Kimseyi ölmeden mutlu sayma! ~ Uğurlu Pabuçlar
Tekrar uyandığında gece olmuştu. Gök gürültüsü kesilmiş, ay çıkmıştı. Kilisenin tam ortasında üstü açık bir açık bir tabut duruyordu; cenaze henüz gömülmemişti. Gayet iyi biliyordu ki, ölüler kimseye bir şey yapmaz! Asıl kötülük yapanlar hayatta olanlar, yani insanlardır! ~ Yoldaş
“Ne zaman bir çocuk ölse, Tanrı’nın meleklerinden biri yeryüzüne iner, onu kucağına alır, dolaştığı yerlere gider, Tanrı’ya sunmak üzere bir demet çiçek koparır; Çünkü o çiçekler cennette daha güzel büyür.” ~Melek