Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; yazarın anılarını kaleme aldığı Angela’nın Külleri kitabının devamı niteliğinde olan bu kitabı okumadan önce o kitabı okumanızda yarar var.
Frank McCourt’un çocukluğunu kaleme aldığı, birinci kitabının sonu, gemi ile Amerika’ya yolculuğunda bitmektedir. Bu kitabında ise, kaldığımız yerden devam ediyoruz ve Amerika’da çalışmaya başladıktan sonraki hayatına konuk oluyoruz. Amerika hayali gerçek olmuştur fakat mutlu mudur? Beklediği hayalleri bu mudur? Öğretmenliğe geçişi nasıl olmuştur? Hepsi kitapta gizli.
#kitapyorumu
İlk kitabı kadar akıcı olmayan eser, yine açlık, sefalet, yoksulluk ve din çatışmaları konuları ile ilerlemektedir. Yazarın bakış açısını, hayalleri için verdiği mücadeleyi görmeniz için güzel bir kitap. Beni en çok etkileyen kısmı; çalıştığı süre boyunca elini ailesinin üzerinden çekmedi Frank. Maaşını aldığı zaman annesine her zaman gönderdi ve diğer kardeşleri de bu şekilde devam etti. En sinir olduğum kısım ise, annelerinin New York’u çok görmek istediklerini bildiğinden onu New York’a getiriyorlar fakat annesini hiçbir şeyden memnun olmuyor. Çok üzücü değil mi? Ayrıca şuna da değinmek istiyorum; kitapta çokça cinsellik üzerine düşünceler ve durumlar yer almakta. Bu beni rahatsız eden bir konu ve buraları atlayarak okudum. Kitabı daha anlatmayayım okuyun ve görün…
