Mutluluk, ben bu kelimeyi duymak bile istemiyorum. Anlamı olmayan bir kelime bu. İnsanları boşuna hayale kaptırmamak için, bu kelimeyi sözlükten çıkarmak lazım.
Çünkü saadet merhametten doğmazdı. Bu iyi kalpli ihtiyar kadın hakikatleri değiştiremezdi. Merhametiyle dışarda sokak köşelerinde olan o müthiş hakikati silecek iktidarı olamazdı. Rahat ve huzur olmayan yerde saadet de olamazdı.
Şimdi o, şu açlıktan ölme hürriyeti içinde kendi kendine, "Acaba hayatımın en feci dakikası ellerime kelepçelerin geçirildiği an mıdır? Yoksa hapishane kapısının önünde çözülmez kanatlarını çözüp, bana yol verdiği dakika mı?" diye soruyordu.
"Eğer hürriyet hayatın ihtiyaçları ile tezat halindeyse, eğer sizi en meşru ihtiyaçlarınızın kölesi yapmıyorsa, bilakis etrafınızdaki kimselerle tam bir ahenk içinde yaşamanızı mümkün kılıyorsa, o zaman size mutluluk getirir."