Ariflerin Menkıbeleri

Ahmed Eflaki

En Eski Ariflerin Menkıbeleri Gönderileri

En Eski Ariflerin Menkıbeleri kitaplarını, en eski Ariflerin Menkıbeleri sözleri ve alıntılarını, en eski Ariflerin Menkıbeleri yazarlarını, en eski Ariflerin Menkıbeleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rubai: "Bir kase ayranım oldukça onu içerim Şunun bunun kasesi ve kesesi ile bağlanmam. Fakirlik ve zaruret ölümle beni tehdit etse de yine hürriyetinıi kulluk mukabilinde satamam."
"Onulmaz hastalık için koşun buraya! Bizim ilacımız hastaya birebirdir. "Biz Tanrı nın tabipleri ve talebesiyiz. Kızıldeniz bizi gördü, ikiye ayrıldı." "Biz, kimseden ücret istemeyiz. Bizim el ücretimiz Tanrı tarafından fazlasiyle gelir."
Reklam
(12) Hikâye: Aziz arkadaşlar rivayet ettiler ki: Zamanın Âsiyesi olan ulu bir bayan Seyyid’in müridi olmuştu. Bir gün şaka yolu ile Seyyid’de: “Gençliğinde, mücahede ve riyazeti kemal mertebesine ulaştırmıştın. Nasıl olur da ömrünün sonunda oruç tutmuyor ve namazların birçoğunu ka-çınyorsun” diye sordu. Seyyid: “Ey çocuğum, biz yük çeken develer gibiyiz. Ağır yükler çekmiş, çok sıkıntılı zamanların felâketlerini tatmış, uzak ve uzun yollar çiğnemişsiz. Sayısız konaklar ve merhaleler aşmışız. Varlık kıl ve yününü dökmüş, zayıf, ince ve isteksiz olmuşuz. Ağır yükün altında adım atmış, az yemiş, dar boğazlı olmuşuz. Şimdi bizi, birkaç gün arpa vermek için besiye çekmişler ki beslenelim ve bir bayram günü olan Tanrı’ya kavuştuğumuz günde kurban olalım; çünkü zayıf kurban Tanrının mutfağına yaramaz, zira daima yağlı kapıya yağlı kurban gerekir” dedi.
Yine bir gün Seyyid buyurdu ki: Bir adamın şu üç halin dışında daha fazlasını istemesi, münasebetsizliktir. Bu üç halden birincisi: her yemekten kâfi gelecek kadar istemek, ikincisi: kendini soğuk ve sıcaktan muhafaza edecek kadar elbise giymek, üçüncüsü de: dünyaya maskara olmıyacak kadar yücelikten fazlasını istememektir.
Selamünaleyküm Hayırlı Sabahlar Hayırlı Cumalar...
(17) Hikâye: “Bunları aklı başında olanlardan başkası düşünmez bile” âyetinin erbabı olan has müritler şöyle rivayet ettiler ki. Seyyid hazretlerinin ömrü sona erince ve öteki dünyaya hareketi yaklaşınca, hizmetçisine bir desti sıcak su hazırlamasını emretti. Hizmetçi (biraz sonra gelip): “Suyu ısıttım” deyince Seyyid: “O halde git kapıyı muhkemce kapa ve daşarıda, garip Seyyid dünyadan göçtü, diye bir sala ver” dedi. Hizmetçi: “Ben de ne yapacak diye başımı ibadethanenin kapısına koyup gözetledim: Seyyid kalktı abdest aldı, gusletti, elbisesini, giydi, ecel kadehini içerek evin bir köşesinde kıvrıldı ve: “gökler temizdir, feleklerde olanların hepsi temizdirler. Temiz Rıhlar ve temiz ruhlu hepsi hazırlanmışlar. Ey bana bir emanet veren hâzır ve nazır Tanrı! lütfedip gel, bu emaneti benden al, “İnşallah beni sabredicilerinden bulursun ” diye bağırdı ve göçmeğe hazırlanıp, dedi: Şiir: “Ey dost, beni kabul et ve canımı al. Beni mest edip her iki dünyadan al götür. Sensiz hep ne ile gönlüm rahat ediyorsa içime ateş koy, benden onu al” Ve canını Tanrı’ya teslim etti diye anlattı. Bunun üzerine hizmetçi çığlık kopararak elbiselerini yırttı. Seyyid’in ölüm haberi Sâhib Şem-seddin’e ve ilerigelenlere ulaşır ulaşmaz fer-yadedip saçlarını yolarak geldiler. Kayseri (Dâru’l - fath) nin bütün büyük ve küçükleri başlarını açtılar. İman ehli hakkında yaptıkları gibi, hafızlar Kur’an okuyarak, şeyhler zikrederek, bilginler sarıkları perişan bir vaziyette ve okuyucular sela vererek Seyyid’i kendi mübarek mezarlığına gömdüler.
Yine Bahâ Veled’in müritlerinden nakledilmiştir ki: Çok defa Seyyid, şeyhin (Baha Veled’in) ilahî bilgilerini dinlemekten ve onun sırları açıklamasından o derece hararetlenirdi ki, ayağını mangalın ateşine sokar ve elleriyle de ateş korlarını söndürürdü. Nihayet Bahâ Veled hazretleri: “Seyyid’i meclisten dışarı atın da huzurumuz bozulmasın” diye Seyyid’e doğru bağırırdı. Şeyhin narası Seyyid’in kulağına ulaşınca derhal susardı.
Reklam
94 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.