Âşık Yunus (ö.1438–9), vefat tarihleri itibariyle düşündüğümüzde bilinen Yunus Emre’den (1240–1321) yaklaşık bir asır sonra yaşayan bir sûfî şairdir. Yaşadığı dönemde de sonraki yıllarda da şiirleri biliniyor ve tekkelerde besteyle okunuyordu. Hatta XV. asırda istinsah edilen Bursa mecmuasında Âşık Yunus’un şiirleri, diğer Yunus Emre’nin şiirlerinden ayrı bir başlık altında yer almaktaydı. Bu da en azından o zaman için Yunus adını taşıyan iki şairin varlığını ortaya koyar.
Bütün bunlara rağmen Âşık Yunus’un yaşadığı şehir ve kabri hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu. Bu durum, kabrinin Niyâzi Mısrî (1618–1694) tarafından bulunuşuna kadar devam etti. Vakıat-ı Mısrî’den itibaren de Halvetî kaynaklarında onunla ilgili bilgiler yer almaya başladı. Böylece Yunus Emre’den sonra onun takipçisi Âşık Yunus isimli bir şairin XV. asırda Bursa’da yaşadığı ve mezarının da burada olduğu anlaşılmış oldu.
Âşık Yunus’u ilim ve kültür dünyasına taşıyan, tanıtan ve hakkında araştırmalar, tartışmalar yapılmasını sağlayan isim ise Rıza Tevfik’tir (1869–1949). Daha sonra Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Faruk Kadri Timurtaş, Turan Alptekin ve Mustafa Tatcı gibi araştırmacılar, konu etrafında makaleler ve kitaplar yayımladılar. Bilhassa Gölpınarlı, Timurtaş ve Tatcı’nın çalışmalarıyla Âşık Yunus hakkındaki bilgiler, birer “söylenti” olmaktan çıkıp “bilimsel gerçeklik” kazandı.