İki bin yıl önce Poseidon tarafından duyguları yok edilerek lanetlenen Atlantisli savaşçı Brennan'ın üzerindeki bu leke, Tiernan'la tanıştığında silinmeye başlar. Bu kadın, Doğrucu adı verilen ve yalanları görebilen bir insandır. Brennan, taparcasına sevdiği kadını kaybetme ihtimaliyle ölümcül korkular yaşar. Tiernan'la dünyayı kurtarma savaşını bir arada yürütmeye çalışan savaşçı amacına ulaşabilecek mi?
Brennan yoldan cikmistir, Poseidon tarafından gerçek ruh eşini buluncaya kadar lanetlenir. 2 bin yıl boyunca hiçbir şey hissetmeden yaşar. Sonra yine iblisler, vampirler ve şekil değiştirenlerle savaşmak için insanların arasına dönerler, Tiernanla karşılaşır ve kadının resmen kendi tabiri ile neandertallar gibi üstüne atlar. Alex' e hırlayıp kadınıma dokunma filan gibi saçmalıklar, pes yani.
Başları gerçekten çok saçmaydı, Atlantis savaşçıları kurgusunu kurtlar, iblisler ve şekil değiştirenler üzerine kurmuş gibi görünse de (ki bu da ayrı bir ironi ama bütün seri bundan ibaret. Değişir düzelir dedim ama yok.) sanki tek amaçları kendilerine eş bulmakmış gibi bir anlatım var, sürekli bunları okumak baydı ve ana konuyu gölgede bırakıyor. Ayrıntıdan bol birşey yok. Ne araştırmaymış bitmedi bir türlü. Biraz araştırma yapalım, sevişelim, Atlantise gidelim yine sevişelim, iblisleri bulalım sonra yine sevişelim. Offf diyorum.
Atlantis'in Muhafızları serinin beşinci kitabı, Trienna ve Brennan'in hikayelerini okuyoruz. Yorumlarım yer yer spoiler içerebilir!
Açıkçası Brennan'in hikayesine başlarken tereddütlerim vardı çünkü yıllardır duygusuz ve birden duygularını buluyor çok fazla içsel mücadele okuyup sıkılırım sanmıştım ama hiç öyle olmadi hikaye gayet akiciydi. Brennan'in bir laneti var bu lanet gerçek eşi ile karşılaştığında bozulacak, zaten önceki kitaplardan Trienna yi tanıyoruz ve ona verdiği reaksiyonları biliyoruz. Trienna ise çok yakın arkadaşını kaybetmiş ve bu yüzden vampirlerin peşinde. Vampirler zihin kontrol yöntemi ile bicimdegistirenleri kontrol etmeye çalıyor, Trienna da bunu ortaya çıkarıp haber yapacak.
Bu kitabın aksiyonu önceki kitaba göre yüksekti ve çift o kadar tatlıydı bayıldım tek kelimeyle. İçsel dugulari öyle güzel yansıtılmış gibi hiç sıkılmiyorsunuz. Ayirca önceki kitapta Erinin ablası Deidreden neden bahsetmiyor yazar dedim ve gitmiş bu kitapta Deidreyi öldürmüş çok üzüldüm:( o kız o kadar acı çekti ki keşke mutlu olsaydı. Hala ama hala Quinn ve yeğeni tanışmadi son kitaba kadar tanismayacaklar galiba :(
Kısaca seri tüm hızıyla devam ediyor. Ve bu seri yeniden fantastik türünü sevmeme neden oldu <3
Ayy çok iyiydi ya çok sevdim bu çifti. Serideki en iyi kitap şimdilik. Son üç kitabı saymazsak tabi. Bakalım onlar nasıl :) Hikayemiz oldukça aksiyonluydu hareketli ve çok tatlıydı. Önceki kitaplara oranla daha değişik bir konusu vardı Brennan ın çabaladığı mücadelesi T'nin onun yanında oluşları beraber savaşmaları ve sonunda kazanmaları mükemmeldi. Kısaca sevdim işte devam edip seriyi bitirmek istiyorum hemencik.
"En umutsuz durumlarda içindeki azmi keşfedersin. 'Tehlike karşısında gülmelisin', 'dünya en çok şafaktan önce kararır' gibi klişeler fazlaca kullanılıyor olabilir ama hala doğrular."