- Unutmayın, her yarışın sadece bir kazananı olur...
Amerikan tarzı dediğimiz bu değil mi?
Yüzlerce insanın ödüle kavuşmak için nefes nefese,
birbirini tepeleyerek, çelmeyerek yarıştığı, bedenini
taşıyamazken bile dansı sürdürmeye çabaladığı büyük
maratonun, maratonların romanı Atları da Vururlar.
Biri Bizi Gözetliyordan başlayarak, Dokun Bana, Uçur
Beni, Kim Gitsin, En Zayıf Halka, Popstar, Türkiyenin
Yıldızları... Benimle Evlenir misin, Gelinim Olur musun,
İkinci Bahar ve daha onlarca yarışma, reality show...
Her hafta birileri eleniyor, düşlerine veda ediyor,
gözyaşları içinde uğurlanıyor. Birileri ipten dönüyor,
birileri o gün için zafer kürsüsüne çıkıyor... Yarın
meçhul! Yarışmacılar ve onları oylayan izleyiciler, 100
- 150 günlük maratonlarla hayat oyunuyorlar. Yıllardır
ekranda izlediğimiz birbirini takip eden büyük yarış.
Atları da Vururlar işte bunun romanı.
Heyecanlı, eğlenceli görünen, gerçekteyse insanlık dışı
dramlara sahne olan şovun içyüzü çıkıyor önümüze. Büyük
curcuna, gürültü, "oyun"da ve hayatta kalmak için kıran
kırana mücadele şeklinde izlediğimiz tüm yarışların,
reality showların çıplak gerçekliği: İnsan ve hayat şov
malzemesi olursa, ne olur?
Horace McCoyun kendi yaşantısından, tanıklığından,
deneyimlerinden ürettiği belgesel romanı Atları da
Vururlar'dan uyarlanan film, bir sinema klasiği. TV
kanallarında gösteriliyor.
Sydney Pollackın yönettiği, başrolü Jane Fondanın
oynadığı filmle Gig Yong, En İyi Yardımcı Oyuncu
Oscarını aldı.
Ankara Devlet Tiyatrosu romanı aynı adla sahneye taşıdı
ve 2004-2005 sezonunda kapalı gişe oynadı.
Okan Bayülgen, Fikret Kuşkan ve Pamela Spancein
başrolleri paylaştığı müzikal büyük ilgiyle
karşılandı.
Bazen şiirsel, bazen acımasızca zalim anlatımıyla Atları
da Vururlar, ironiyle korkuyu asla erişilemeyecek
yoğunluk ve derinlikte birleştiriyor.
- William Marling - Western Reserve Universite, 2001