“Bütün insan ömrü, deliliğin yarattığı bir hayalden ibarettir.”
“İşte gördüğünüz gibi, ben, nimetlerin gerçek bölüştürücüsü, Latinlerin Stultitia, Greklerin Moria dedikleri Delilik’im…”
.
Rönesans hümanizminin en önemli temsilcilerinden biri olan Erasmus’un Delilik’i Stultitia denen bir tanrıçadır. Bu tanrıça Minerva’nın yani Bilgelik tanrıçasının zıddı, yaşamı zevklere boğan, iğneleyici, açık sözlü ve hatta çekici bir tanrıça. Akıl ne kadar can sıkıcı ise, Delilik’de bir o kadar eğlencelidir. Delilik’i okurla konuşturan Erasmus, çağının kilisesine, kilise mensuplarına, krallarına, hukukçularına ve tüccarlarına en acımasız eleştirileri sivri dilli ve mizahi bir üslupla yöneltir.
“Gerçek bilgelik deliliktir.” ve “Kendini bilge sanmak deliliktir.” görüşleri üzerine inşa edilmiş kitapta Delilik kendine methiyeler düzerken Erasmus kendinden önceki yüzyıllar boyunca bilgelik sayılan erdemlerin yeniden sorgulanması gerektiğini vurgular.
.
”Deli, kendi zararına davranarak bilge olmayı öğrenir. Çünkü insanın maddeler dünyasını tanımasına engel iki önemli şey vardır: ilki, insan ruhunun perdesi olan utanma; ikincisi, büyük eylemlerin ardındaki tehlikeleri gösteren korku. Oysa delilik bizi bu iki engelden korur.” (Sayfa 42)
”Bilgeliğe kapılıp da usanıncaya dek kızıp kudurmaktansa saçma sapan işlere girişen hünersiz bir adam sanılmayı yeğlerim.” (Sayfa 108)
Çağının sorunlarını büyük bir yüreklilikle kaleme alan ve kendisine yapılacak eleştirilerden çekinmeyen Erasmus, bugün bile geçerliliğini yitirmemiş bir eseri insanlığa armağan etmiştir.
.
Okuyun, okutun