Her ne kadar bizde tartışılmıyorsa da, TV’nin son tahlilde kitlelerin düşüncelerini tek merkezden yönlendiren, dev mâlî firmaların, savaş kışkırtıcısı politikacıların, tüccarların, otoriter güç ve etkili çevrelerin kontrolünde olan basit bir araç olduğunu bütün dünya tartışıyor. Kültürel farklılıkları ortadan kaldıran, baskıcı rejimlerde tek partili iktidarların, zorba yönetim ve cuntaların propaganda ve sindirme silahı olan TV’nin yıkıcı etkilerini, bizim çocuklarımız daha yoğun yaşayacaktır. Avrupa’da ve Amerika’da iktidar seçkinleri, eski Doğu Blok’un da devlet, Üçüncü Dünya’da hanedanlar ve cuntalar bu “uygar alet”i kullanıp kitlelerin bilincini acımasızca tahrip ettiler ve hâlâ ediyorlar.
Ama bizim TV ile birlikte tartışmamız gereken daha bir düzine sorunumuz var. Modern Batı toplumunun her kutsanan paradigması tartışmaya açılmalıdır. Teknoloji, modern bilim, bilimsel yöntem, pozitivizm, evrim kuramı, feminizm, ilerleme, kalkınma, gelişme, vb... daha bir sürü kavram ve konu. Eğer bunların tartışılması yasaklanacak olursa ve “Acaba Batılıların bize öğrettikleri doğru mu?” demeye fırsat kalmadan “irtica hortladı, asker, polis, neredesiniz?” diye feryat basılırsa, bu ülkede aydın, bilim adamı, araştırmacı, eleştirmen geçinen hiç kimsenin bilimsel küstahlıkta bulunma suçundan, kiliseden rahibi kovan papazdan farkı kalmaz. Hani aydınlanmayı mümkün kılan “eleştirel akıl”dı ve aklın eleştirisinden muaf hiçbir şey kalmamalıydı!