Bir süre duvardaki dev Tennesse haritasının önünde dikilerek
Amerikan çocuklarının neden coğrafyayı sevmediklerini düşündüm.
Çünkü aksi olsaydı, bu eyaleti daha iyi tanıyabilirdim.
Derin bir nefes aldım ve terminalden şehir merkezine çıktım.
Western eşyaları satan ve canlı müzik yapan restoranların
önünden yürümeye başladım. Cadde
Merak ediyorsanız, hiç cenaze arabası görmedim.
Boone, New Hampshire’dan çıktıktan bir gün,
üç saat, kırk sekiz dakika sonra kendimi Nashville, Tennessee’deki
otobüs terminalinde buldum. Otobüsten aşağı adımımı attığım an
sıcak hava yüzüme bir tokat gibi çarptı.
Terminal şehrin ortasındaydı ve hareketliliği, gürültüsü beni şaşırtmıştı.
Bir baş ağrısının tam ortasına inmek gibi bir şeydi.
Ellerinde su şişeleriyle dolaşan turistler, dükkânların önünde gitar çalıp
para toplayanlar vardı. Herkesin ayağında kovboy çizmeleri vardı.
Hemen kendimi klimalı terminal binasına attım ve bir Tennessee
haritası buldum. Barınağın bulunduğu Hohenwald,
şehrin güneybatısındaydı, yaklaşık bir buçuk saat uzaklıktaydı.
Turistlerin uğrak yeri olduğunu sanmıyordum,
o yüzden oraya toplu taşımayla gidemezdim. Otostop yapacak kadar
aptal da değildim. Son seksen mili gitmek,
öncesindeki bin milden daha zor olabilir miydi acaba?