Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aleviliğin Tarihsel Altyapısı Yahut Anadolu'da İslam-Türk Heterokdosisinin Teşekkülü

Babailer İsyanı

Ahmet Yaşar Ocak

Sayfa Sayısına Göre Babailer İsyanı Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Babailer İsyanı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Babailer İsyanı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarih yazımında ideolojik angajman problemi
Ünlü Rus Türkolog'u W.A Gordlevski de, Anadolu Selçuklu Devleti'nin tarihine tahsis ettiği kitabında, Babâiler isyanına oldukça geniş bir yer vermiştir. Türkmen ve köylü düşmanlığı yaptığını söylediği İbn Bibi'yi eleştirmekle beraber, daha ziyade ona ve Osmanlı tarihçisi Cenâbi'ye dayanmaktadır. Tipik Marksist yaklaşımı kullanan Gordlevski, ''Baba
Sayfa 42 - Dergah Yayınevi, 9. Baskı Kasım 2020, DEĞİŞİK ESERLERDE BULUNAN BABÂİLER İSYANINA DAİR PASAJLAR
Ana kaynaklar üstünde çalışmalarından ve tarihçilik mesleğinden gelmediklerinden, bazen çok açık teknik ve tarihsel yanlışlar yapan, bazen anakronizme düşen bu yazarların birkaçının oldukça objektif yaklaşımına rağmen, hemen çoğunluğunun, ideolojik spekülasyona dayalı,tarihçilik açısından hiç de titiz olmayan yüzeysel yorumları tercih ettikleri dikkat çeker. Ana perspektif, tipik "ezen-ezilen" mücadelesidir. Bu pasajlarda özellikle üzerinde vurgu yapılan konular. (Köprülü'nün ve Hüseyin Hüsâmeddin'in etkisiyle) lider olarak Baba İshak, isyanın heterodoks karakteri, yalnız Türkmenlerin değil, Anadolu'daki her kesimden halkın katılmış olması, Selçuklu yönetiminin sömürücülüğü,vb. konulardır. Sünni kesme mensup yazarların kitaplarındaki babailer isyanı dair pasajlar ise, tıpkı yukarıdakiler gibi, profesyonel bir tarih perspektifinden bakmayan yarı ideolojik pasajlardır. Genelde Selçuklu yönetiminin zulmünü, isyanın haklı sebebi olarak değerlendirmekte, bu yüzden de Türkmenlerin yanında yer alan bir yaklaşım sergilemektedirler.
Reklam
Şutası çok tabiidir ki, daha IX. ve X. yüzyılda İslamiyet Orta Asya'da değişik bölgelerdeki Türk zümreleri arasına girmeye başladığı zaman, birbirinden farklı iki sosyo-kültürel ortama göre nitelik kazandı. Şehirli ahali tabii olarak bir yerde devamlı oturmaları sebebiyle, medreselerde işlenen ve öğretilen, ve tabiatıyla kitabi esaslara daha sadık bir İslam anlayışını, başka bir deyişle, ayrıca devletin resmi desteğini de sağlayan Sünni müslümanlığı benimsemişti. Konar-göçer Türkler ise, kendilerine önce İranlı, sonra da Türk süfiler tarafından getirilen tasavvuf ağırlıklı bir mistik müslümanlık anlayışını benimsediler.
**Alevîliğin Dinî Teşekkülü**
Büyük bir çoğunluğu okuma yazma bilmeyen, sade zihniyetli ve ya­şantılı, güç hayat şartları içinde bulunan bu insanlar, Sünni İslam'ın karmaşık ve anlaması güç bir takım inanç esaslarını ve abdest alarak günde beş vakit namaz kılmak, yahut Ramazan ayında bir ay oruç tutmak gibi ancak yerleşik hayatın sağlayabileceği bir intizam gerektiren şer'i ibadetleri pek de önemsemiyorlardı. Bu sebepledir ki, çoğu zaman İslam'ın ince ve karmaşık teolojik konularıyla hiç ilgilenmeyen, ama güçlü bir mistik cezbenin hakimiyetindeki, çoğunluğu okuma yazma dahi bilmeyen Türkmen babalarının geleneksel hurafelerle karışık, kendilerine daha uygun gelen, tasavvufun basitleştirilmiş fikirleriyle yorumlanmış müslümanlık anlayışına yöneliyorlardı. Ama onlar kendilerini çok samimi bir şekilde İslam'a adamışlar ve ona bağlanmışlardı.
Sayfa 46
Büyük bir çoğunluğu okuma yazma bilmeyen, sade zihniyetli ve ya­ şantılı, fakat o nisbette güç hayat şartları içinde bulunan bu insanlar, Sünni İslam'ın karmaşık ve anlaması güç bir takım inanç esaslarını ve abdest alarak günde beş vakit namaz kılmak, yahut Ramazan ayında bir ay oruç tutmak gibi , ancak yerleşik hayatın sağlayabileceği bir intizam gerektiren şer'i ibadetleri pek de önemsemiyorlardı
İranlı tarihçilerinden Zekeriya Muhammed Kazvini'nin A.sam 'l-Billid adındaki tanınmış eserinde kaydedildiğine göre, halkının çoğu Türkmenler'den oluşan Sivas'ta camiler genellikle boş idi. Halk ticaretle meşgul oluyor, fakat dini ihmal ediyor, hatta şarap içmekte hiç bir sakınca görmüyordu. Müslümanlığa karşı bu lakaytlığı anlamayan İranlı tarihçi, Sivaslıları bu vasıfları dolayısıyla ayıplamaktadır.
Reklam
Babâiler isyanı, belli bir tarihte başlayıp bitmiş bir olay olarak kalsaydı, belki de o kadar önemli olmayacaktı. Fakat bu olayı diğerlerinden ayıran şey, isyanın bitiminden sonra, özellikle konar-göçer Türkmen zümreleri ile, onların da ötesinde kırsal kesimde yerleşik bir sûfi hareket olarak, uzun yüzyıllar kalıcı bir etkiye ve kendi içinden yeni dini-sosyal birtakım hareketlere kaynaklık etmiş olmasıdır. Bunu biz Babâiler hareketi olarak adlandırıyoruz. Osmanlı İmparatorluğu'nun teşekkülü devresinde, ilk beyleri çevreleyen ve kendilerine Abdâlân-ı Rûm denilen Türkmen babaları hemen tamamiyle bu hareketin içinden geliyorlardı ve Türkmen muhitlerinde büyük bir etkiye sahiplerdi. Bu etki aynı zamanda, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan muhtelif Türkmen beyliklerine de yayılmıştı. Babâiler hareketine mensup bir sürü Türkmen babası, bu beyliklerdeki ahali ile devamlı temas halindeydi. ... Kısmen 1970'li yıllarda, fakat daha çok Alevî-Bektaşî kimliğinin gündeme geldiği 1990'larda, Hacı Bektaş-ı Veli birçok eserde ya bir bölüm olarak, ya da müstakil monografiler halinde, yukarıda vurgulamaya çalıştığımız ideolojik çerçevede inceleme konusu olmuştur. Sünnî ya da Alevî kökenli araştırmacıların kaleminden çıkan bu monografilerin çoğu, ne yazık ki bilimsel bir tarih yöntemine dayanmaları şöyle dursun, sağlam bir tarihî tenkit kavramından da yoksun çok açık birer saptırılmış tarih (histoire de-formee) örneği olup, birbirine zıt kimlikler altında kendi Hacı Bektaş-ı Veli'lerini yaratmaya çalışmaktadırlar.
Sayfa 48 - Dergah Yayınevi, 9. Baskı Kasım 2020, BABÂİ HAREKETİNE MENSUP ŞEYHLERE DAİR ÇALIŞMALAR
Burada eğer konunun kendi birliği içinde genel vaziyetine bir göz atılacak olursa, aşağıdaki biçimde özetlemek mümkündür: 1237 yılında, II. Gıyaseddin Keyhusrev babası I. Alaeddin Keykubad'ın zehirlenerek ölmesinden sonra Anadolu Selçuklu tahtına geçmiştir. Babasının zamanında doruk noktasına erişen memeleketin siyasi, içtimai ve iktisadi nizamı,
Sayfa 52 - Dergah Yayınevi, 9. Baskı Kasım 2020, BİLGİLERİMİZİN ESKİ DURUMU VE BAZI MESELELER
Gerek demografik üstünlük, gerekse isyana fiilen katılan ve onu tatbik safhasına geçiren esas kitle olarak, söz konusu zümreterin başında konar-gö­çer Türkmenler gelmektedir.
Babâiler veya Baba Resûl isyanının muhtelif sebepleri arasında, XIII. yüzyılda, özellikle de bu yüzyılın ortalarına doğru Anadolu'nun içinde bulunduğu iktisadi sıkıntılar, daha baştan itibaren araştırıcıların dikkatini çekmiştir. Genellikle, bu olayda Türkmenlerin içinde bulunduğu kötü hayat şartlarının baş rolü oynadığı belirtilmiş, özellikle Rus türkologlar işin bu yönü ile yakından ilgilenmişlerdir. Mesela W.A. Gordlevski, Baba Resûl isyanını sadece iktisadi sebeplere bağlı olarak ele alır ve bunun bir köylü ayaklanması olduğunu iddia eder. Nitekim olay baştan sona kadar dikkatle incelendiğinde, gerçekten de isyanın meydana gelmesinde iktisadi şartların hatırı sayılır bir yeri olduğu, bu hususun belirgin olarak meydana çıktığı görülür. Ancak her tarihsel olayda olduğu gibi, böyle geniş kapsamlı ve etkileri yüzyıllarca devam eden bir olayı da tek sebeple açıklamak mümkün olmamakla beraber, meselenin ağırlık noktasında iktisadi sebeplerin önemli bir yeri olduğu açıktır. Konuya yakından bakıldığında bunların, Anadolu Selçuklu Devleti'nin toprak ve vergi rejiminin o devirdeki durumuyla çok yakından ilgili bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sayfa 57 - Dergah Yayınevi, 9. Baskı Kasım 2020, BABAİLER İSYANININ SEBEPLERİ, TEMEL SEBEPLER, İKTİSADİ OLANLAR
76 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.