Gençleri iki şeye teşvik ederdi. Birincisi; kuvvetli bir bünyeye sahip olmak. İkincisi; kafalarını geliştirmeye. Her çocuğu okumaya, bir şeyler öğrenmeye teşvik ederdi. Bu hususta kendisi yardımcı olurdu. Birisi yeter ki bir şeyler öğrenmek istesin, hemen oturtur, ders verirdi. Kimisine lisan dersi verir, Fransızca öğretir, kimine edebiyat dersi verir, herkesin hangi meslekten olursa olsun zamanını bir şeyler öğrenmekle geçirmesine teşvik ederdi
İstiklal Marşı'nı yaratmış bu muvaffakiyeti 500 lira nakdî bir mükafat ile taltif edilmişti. Babam o esanada 500 liraya gerçekten muhtaç bir adamdı. Fakir idi. Parası yoktu. Lakin mâlum olduğu gibi gönlü çok boldu
İyi biliyorum ki, babam bu parayı almadı onu Kızılay'a terk etti...
Saat üç, hayli vakit var sabaha,
Üşüdüm, yatmamak olmaz, acaba;
Uzanırsam çabuk açmaz mı şafak?
Sabah olmaz yüz kere kalkar gezinir
Gece bitmiş ağarır şimdi etraf
Bu sabahın yelidir, ne yazık;
Duyduğum ses, yine baykuş sesidir.
İnsanlar acayiptir. Büyük adamların çocuklarının da büyük olacaklarını düşünürler. Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ölüden diri, diriden ölü çıkmaz." buyruluyor.