Sevdiğim sana misafir geldim, âşıklar arasına katıldım, boyun büktüm oturdum, senden gelen her şey'e razıyım ümidim gözünü ihsanın sofrasına diktim, ihsan ve in'amını bekliyorum, yoksa şunu isterim, bunu isterim diyen yüzsüzlerden değilim.
Bir haberde şöyle denilmiştir:
"Allah Teâlâ kıyamet gününden sonra müflis ve sermayesiz kullardan mahcup birine, 'Filan yerdeki filan âlim ya da ârifi tanır mıydın?' diye sorar. O da, 'Evet, tanırdım' diye cevap verir. Ferman buyrulur: '•Seni, ona bağışladım.•"
(Şibli) hazretleri cezbeye düştü, tımarhaneye gönderdiler, kapıdan girince bir çok kimseler onu görmeye koştular. Şibli sordu:
Arkadaşlar kimlersiniz? Dedi.
Onlar: «Senin dostlarınız» dediler.
Şibli yerden bir taş aldı üzerlerine hücum etti hepsi kaçtılar.
Şibli (yalancılar gelin, gelin kaçmayın dost dosttan kaçmaz onun taşından korkmaz) dedi.
Cömert birine, "muhtaçlara verdiklerinden ve düşkünlerin önüne serdiklerinden dolayı gönlünde kibir ve yoksulların üzerinde bir hak hissediyor musun?" diye sordular,
şöyle cevap verdi:
"Ne münasebet! Benim elim cömertlik gayretinde, aşçının elinde bulunan kepçe gibidir. Aşçı ne alırsa kepçede o bulunur fakat kepçe kendi iradesiyle verdiğini düşünmez."