1947 yılının kışında başlayan bir günü, detaylı betimlemeler ve kahramanın ruhundaki sancılarla anlatır #giorgiobassani “Balıkçıl”da…
Okur, Edgardo Limentani’nin attığı adımla ilerlerken onun ruhundaki çelişkileri, varoluşsal sorgulamaları irdelerken bulur kendini.
Çıkmazın eşiğinde kıvranır.
Sancılanır.
İçinde hisseder her cümleyi…
Ve İtalya’nın eşsiz doğasında kaybolur.
Yaşamın içindeki olayları belli bir mesafeden izlemek, hiçliği anlamaya, çıkışı olmayan yollara savurulmaktı #balıkçıl
Belki de Limentani’ydi…
#okuyun
BalıkçılGiorgio Bassani · Yapı Kredi Yayınları · 201749 okunma
Hayat karşısındaki sağır korkunun ve iğrenmenin yavaş ve engel tanımaz yükselişinin romanı, yazıyordu arka kapağında ve ben de İtalyan edebiyatının büyük isminin son romanı olduğu ve de birkaç dakikayı kaleme almak isteyen benim için bu yazılmış bir günün iyi bir tecrübe olacağına inandığım için, alıp okudum.
Öncelikle 1947 kışının sisli bir
İçindeki, sahiden tam bir hazineydi. Uçsuz bucaksız, evet, hiç tükenmeyen ve bununla birlikte dünyadaki herkesten gizli, saklı tutulması gereken bir hazine. Bütün neşesi, bütün huzuru da bunun tek sahibinin kendisi olduğu güveninden geliyordu.
Aniden bir mutluluk dalgasıyla bütün benliğinin kaplandığını hissetmek için öldüğünü hayal etmek yeterli geldiyse- o halde neden intihar etmesin? Ve neden bunu bir an önce yapmasın?
Her şeyin ederi kadar değerli olduğu yani hiç ya da neredeyse bir hiç kadar değerli olduğu sonucuna varmak için yaşamın içindeki olayları belli bir mesafeden izlemek yeterliydi.
Paralar: O tür adamların yöresinde yakınında olunca, belli ki her şey ama her şey, Faşizm, Nazizm, Komünizm, din, dil ya da aile bağları, zirai sorunlar ve daha neler neler, her şey bir anda önemini yitiriyordu.