Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kırk Bir Görgü Şahidinden Naklen

Benden Tarihe Haberler

Kadir Mısıroğlu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ecdâdımızın heybeti ma'rûf-i cihândır, Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır!..
Sayfa 99 - Sebil YayıneviKitabı okudu
Bir gün Celâl Hoca’nın Soğanağa’daki evinde O’nunla sohbetteydim. Şimdi hatırlayamadığım başkaları da vardı. Bulunduğumuz odaya orta yaşlarda, heybetli bir adam girdi. Celâl Hoca, bu yeni geleni: “-Bu benim kayınbiraderim Hafız Cevdet Efendi’dir. Kendisi Şişli Câmii imamıdır. Bak Kadir Bey, bunda senin işine yarayacak mühim bir hâtıra var.”
Sayfa 406 - Sebil YayıneviKitabı okudu
Reklam
O zaman Rıza Nur'un hâtıraları henüz elime geçmemişti. Ama Milli Mücâdele'de Batum meb'usu olarak bulunan Ali Rıza Acara'dan bu hususta dinlediklerimle gerçeğe vâkıftım. Ali Rıza Acara milletvekili olmasına rağmen Yunan Harbi’nde fiilen çarpışmış ve Gemlik Dağları’nda yaralanmıştı. O bana demişti ki: İzmit’te oturan Batumlu Zaloğlu Hasan Bey adında bir hemşehrim vardı. Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi hengâmında O'nunla konuşuyorduk. O bana dedi ki: “-Biliyor musun bu işi M. Kemal Paşa, Topal Osman'dan evvel bana teklif etti. Ben kabul etmedim.”
Sayfa 141Kitabı okudu
Necip Fâzıl Bey, Menderes’ten para koparmak için Ankara’ya gittiği bir sırada uzun bir bekleyişten sonra Menderes tarafından kabul edilmiş galiba Büyük Doğu’nun 1959 senesi devresinin arifesindeydi. İstanbul’a döndükten sonra bize Menderes’le konuşmasını anlatırken şöyle söylemişti: “-Menderes, beni bir sabah karanlığında makamında kabul etti ve dedi ki: “-Necip Fâzıl Bey, sen günlerdir Ankara Palas’ta benimle görüşmek için bekliyorsun. Biliyorum, dergini çıkarmak için yardım talebin var. Lâkin ben seni aşikâre bir sûrette destekleyemem. Üstümde Bayar, altımda Medeni Berk var. Bunların ikisi de otuz üç dereceli masondur. Ben iki değirmen taşı arasında sıkışmış bir buğday tanesi gibiyim.” Sonra arkasındaki resmi göstererek: Ben bütün fenâlıkların bu adamın eseri olduğunu bilmiyor muyum? Sen de O’na hücum ediyorsun. Bu sebeple ben seni destekleyemem. Şu zarfı al, git dergini çıkar. Arada bir de bana hücum et ki; seni desteklediğime dâir bir iddianın zemini oluşmasın.” Necip Fâzıl Bey’in bize o zaman bu zarfta yüz elli bin lira olduğunu söylemişti.
Sayfa 100 - Sebil YayıneviKitabı okudu
Ecdâdımızın heybeti ma'rûf-i cihândır, Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır!..
Necip Fâzıl Bey, Menderes’ten para koparmak için Ankara’ya gittiği bir sırada uzun bir bekleyişten sonra Menderes tarafından kabul edilmiş galiba Büyük Doğu’nun 1959 senesi devresinin arifesindeydi. İstanbul’a döndükten sonra bize Menderes’le konuşmasını anlatırken şöyle söylemişti: “-Menderes, beni bir sabah karanlığında makamında kabul etti ve dedi ki: “-Necip Fâzıl Bey, sen günlerdir Ankara Palas’ta benimle görüşmek için bekliyorsun. Biliyorum, dergini çıkarmak için yardım talebin var. Lâkin ben seni aşikâre bir sûrette destekleyemem. Üstümde Bayar, altımda Medeni Berk var. Bunların ikisi de otuz üç dereceli masondur. Ben iki değirmen taşı arasında sıkışmış bir buğday tanesi gibiyim.” Sonra arkasındaki resmi göstererek: Ben bütün fenâlıkların bu adamın eseri olduğunu bilmiyor muyum? Sen de O’na hücum ediyorsun. Bu sebeple ben seni destekleyemem. Şu zarfı al, git dergini çıkar. Arada bir de bana hücum et ki; seni desteklediğime dâir bir iddianın zemini oluşmasın.” Necip Fâzıl Bey’in bize o zaman bu zarfta yüz elli bin lira olduğunu söylemişti.
Reklam
Kıbrıs’ın Küba gibi bir Rus üssü hâline gelmesinden korkan Amerikalılar oradaki Türkler’in katliâmını bahâne ederek müdahalemize yeşil ışık yakmışlardı. Lâkin Ecevit direniyordu. Bu esnadaydı ki; durum müzakeresi için Londra’ya çağrılmıştı. Bundan sonrasını Abdülkerim Doğru şöyle anlattı: “- Ecevit’e kalsa Kıbrıs Harekâtı yapılmayacaktı. Bizim ısrarımıza rağmen o diretiyordu. Lâkin Erbakan Hoca, O’nun Londra’ya gittiği sırada başbakanlığa vekâlet ediyordu. Bu imkânı kullanarak Kıbrıs’a çıkarma emrini verdi. Ecevit alelacele dönüp geldikten sonra bu hareketi durdurmak istedi. Bunun için Amerika’nın “ Ateşkes ilân edin!" demesini bahâne olarak kullanıyordu. Bizim askerî harekâtımız sonunda Nikos Sampson bertaraf edildiğine nazaran Amerikalılarca artık bu harbin devamına bir sebeb kalmıyordu. Lâkin başta Erbakan Hoca olmak üzere bizim niyetimiz Kıbrıs’ın tamamını almaktı. Bunun için yaptığımız kabine toplantısında Ecevit Amerikan baskısını ileri sürerek ateşkes ilân etmeye bizi zorluyordu. O derecede ki: “- Orada her an insan ölüyor. Siz insan değil misiniz, nasıl devam edelim diyorsunuz.” tarzında çıkışması üzerine ben O’na yakın bir yerde oturmakta olduğumdan O’nun bu sözleri söylerken masaya vurduğu elini tutarak kendisine: Sen Türkiye’nin değil de Yunanistan'ın başbakanı mısın? dedim.
Sayfa 35 - Sebil YayıneviKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.