Merhaba;
Napoli romanlarının ilki olan “Benim olağanüstü akıllı arkadaşım” kitabını okudum ancak pek beni içine çekmedi belki de karakterlerle bağ kuramamam buna neden olmuştur. İkinci kitabını ise bitirmek üzereyim ancak ilerlemekte gerçekten çok zorlanıyorum. 3.ve 4.kitaplar daha duruyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Okumaya devam etmeli miyim? Fikirlerinizi bekliyorum…
...Bu tutumu karşısında gücendim çünkü ben gitmek zorundaydım, çünkü o, ayakkabı serüvenini bizim sohbetimize yeğliyordu, çünkü o kendine yetmeyi bilirken, ben ona gereksinim duyuyordum, çünkü onun içinde, benim dahil olamadığım kendine ait şeyler vardı...
İlkokul son sınıfa geldiğimizde zenginlik bizim takıntımız haline geldi. Romanlardaki hazine avı misali zenginlikten konuşuyorduk. Şöyle diyorduk: Zengin olunca şunu yapacağız, bunu yapacağız. Bizi duyan da zenginliğin mahallenin bir yerinde gizli olduğunu sandığı açınca etrafa ışıltılar saçılacağını, sadece bizim onu bulmamızı beklediğini zannederdi. Sonra neden bilmem işler değişti ve biz eğitimi parayla bağdaştırdık. Çok iyi eğitim görmekle kitap yazacağımızı, kitapların bizi zengin edeceğini düşünmeye başladık. Zenginlik sayısız sandığa gizli altın para şıkırtısıydı ama oraya varmak için eğitim görmek ve kitap yazmak gerekiyordu.
Dünyamız böyle bir yerdi, öldürmekle ilgili kelimelerle doluydu: boğmaca, tetanos, lekeli humma, gaz, savaş, torna, enkaz, iş, bombardıman, bomba, verem, iltihap. Ömrüm boyunca bana eşlik etmiş pek çok korkuyu bu kelimelere ve o yıllara bağlıyorum.
Yukarı, aşağı sanki hep dehşet verici bir şeye doğru gidiyorduk; bu dehşet aslında bizden önce de orada yer alıyordu ama bizi, hep bizi bekleyip durmuştu.
Dördüncü merdiven dönemecinde Lila hiç beklenmedik biçimde davrandı. Durdu, beni bekledi ve yanına varınca elimi tuttu. Onun bu davranışı aramızdaki her şeyi sonsuza dek değiştirdi.
“Şu savaşa katıldı ve insan öldürdü, şu copladı ve zorla reçine yağı içirerek işkence etti, şu bir sürü insanı ihbar etti, şu annesini bile aç bıraktı, şu evde işkence yapıldı ve insan katledildi, şu taşın üzerinde yürüyerek Roma selamı verdiler, şu köşede dövdüler, bunlanın paraları başkalarının açlığına mal oldu, şu otomobil mermer tozuyla
Napoli Romanları'nın birinci kitabı bitti. Çocukluk ve gençlikten bahseden serinin ilk kitabında yoğun bir kişi kadrosu var. Kitabın başında bu kişilerin kim oldukları ve aileleri belirtiliyor. Elena Ferrante bir kişi mi yoksa yazarlar ekibi mi var hala tartışılıyor. Üslupta belli olurdu diye düşünüyorum. Yine de tetikteyim. Yoksulluğa değinmesi, İtalya'nın siyasi geçmişine belli belirsiz açılmasıyla klasik bir genç kız romanı değil. Ancak gördüğüm kadarıyla kadın okurlar daha çok sevmiş. Dünyada da aldığı tepkiler çok iyi . Bestseller romanlara genelde mesafeliyimdir. Ancak bir romancının imzası olan orijinal detayları yakalayabilmesiyle bu roman serisi kendini bana sevdirdi. İkinci kitap için sabırsızlanıyorum.
Lila ve Lenu…
Bazen iki arkadaş, bazen iki düşman gibi büyüyen iki çocuk.
İlginç bir şekilde kitaptaki hiçbir karakterle kendimi bağdaştıramadım ve bağdaştıramadığım halde çok beğendim.
Napoli romanlarının ilk kitabı kendisi…
Tavsiyedir.
4 ciltlik bilmem kaç bin sayfa napoli serisini 5 günde sabahlara kadar okuyarak bitirdiğim yazar. okuduktan sonra birkaç hafta etkisinden çıkamadım. bu kadar müthiş bir kalem kendini niye gizler sahte bir isimle kitap çıkarır o kısmı hiç anlayamıyorum zaten. napoli serisi dünya klasiklerine girmesi gereken bir seri.
Napoli Romanları serisini mutlaka görmüşsünüzdür. Bir ara bayağı okunuyordu. İki yakın kız arkadaşın çocukluğundan başlayarak olgunluk dönemlerine dek yaşadıklarını anlatan bu seriyi, insan hayatının uzun seneler boyunca izlediği yolu okumayı seven biri olarak beğeneceğimi düşündüm. Öyle de oldu. Zaman zaman durağanlaştı, biraz yavaş da
Yarın beklentisi içinde olan yetişkinler arkasında dün, bir önceki gün, en fazla bir önceki hafta olan bir șimdi içinde hareket ediyorlar: gerisini düşünmek istemiyorlar. Küçükler ise dünün, önceki günün, hatta yarının anlamını bilemiyorlar; onlar için her șey bu, șimdi oluyor; sokak bu, kapı bu, merdivenler bunlar, bu anne, bu baba, bu gün, bu gece.