Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bergson'da Ruh-Beden İlişkisi

Levent Bayraktar

Bergson'da Ruh-Beden İlişkisi Gönderileri

Bergson'da Ruh-Beden İlişkisi kitaplarını, Bergson'da Ruh-Beden İlişkisi sözleri ve alıntılarını, Bergson'da Ruh-Beden İlişkisi yazarlarını, Bergson'da Ruh-Beden İlişkisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
216 syf.
9/10 puan verdi
Bildiğiniz üzere dualizm, ister geleneksel dinler olsun, ister tek tanılı dinler olsun en genel anlamıyla, tanrı ile insan veya tanrı ile evren arasındaki bağ ve ilişkiden doğan bir kavram olmuştur. Dinlerin bu dualist yaklaşımı tarih boyunca bir çok filozof tarafından değerlendirilmiş ve çoğu tarafından eleştirilmiştir. Ancak bunların dışında
Bergson'da Ruh-Beden İlişkisi
Bergson'da Ruh-Beden İlişkisiLevent Bayraktar · Dergah Yayınları · 20008 okunma
Bergsoncu tutum, duyguların süreye ait olduğunu ve dilin kavramları ile ölçülemeyeceğini söylemektedir. Bergson bu tespiti ile önemli bir iddiasını vurgulamaktaydı. Ona göre öznenin oluşumunda, gizil olarak da toplumun oluşmasında, bilinç yapısıancak bu yolla gelişip özgürleşebilirdi.
Reklam
Elan vital (yaşama sevinci)
Bergson’un yaratmaya, yeniliğe, oluşa ve özgürlüğe olan tutkusu onu diğer felsefelerden ayıran en önemli noktalardan birisidir. Elan Vital bununla ilişkilidir.
Kendini aşmayan insan, yaşıyor denilebilir mi?
Hayat hamlesinin zaferi, bütün etkinlik alanlarında yaratmak olunca, insan hayatının varlık nedenini de gücümüzün yettiği orandaki yaratıcılık olarak varsaymaya mecbur değil miyiz? (...) Artık kendimizi kendimizle yaratmak, azdan çok ve hiçten bir şey çıkartmak çabamızla kişiliğimizi yükseltmek ve varolana daima yeni bir şey katmaktan başka bir gücümüz olabilir mi?
İnsan, tarihi bir sürekliliği olan bir ben, bir kimliktir. Kimliği oluşturan unsurlar ise beden yani biyolojik özellikler, ruh yani psikolojik yapı ve zihin yani bilinç kavramlarıyla ifade edilmektedir .
Reklam
Descartes ruh ve beden arasındaki ikiliğin akıl ve beden arasında gözlemlendiğini, evrende tek varlık olan ve eylemleri kendi yasalarına göre düzenleyen Tanrı’nın, aslında akıl ile tanımlandığını belirtir.
black11
Ona göre insan varlığı hiçbir zaman “olmuş” bir varlık değildir. Sürekli “olmakta olan” yaratıcı hamleyle bütünleşip “yaratmakta olan” bir varlıktır.
Ona göre insan varlığı hiçbir zaman “olmuş” bir varlık değildir. Sürekli “olmakta olan” yaratıcı hamleyle bütünleşip “yaratmakta olan” bir varlıktır.
(..) ruh artık ne bir töz ne de bir ürün veya sonuçtur. Bedensel ve beyinsel varoluşa indirgenememekle beraber bunlarla dayanışma içerisinde varolan ancak beyinsel ve bedensel olanı aşkın bir yapı olarak tasarlanmaktadır.
Reklam
''Gerçekte ise birbirlerinin aynı olan duyumlar olmadığı gibi bir zevk çokluğu da yoktur, duyum ve zevklerin şeyler gibi görünmeleri bunları ayırmak ve adlandırmaya başlamakla birlikte oluyor. Halbuki insan ruhunda ancak ilerlemeler vardır.''
Zeka ise her neyi kavrayacak olursa o kavradığı şeyi mutlaka kavramsallaştırır, onu dondurur, statikleştirir, muntazam parçalara ayırarak ondan bir bütünlük elde etmeye çalışır. Böylece kavradığı şey hiçbir zaman hayat ve oluş olmaz, sadece kesitler olur. Sezginin sağladığı şey ise onun çarpıtılmadan, bozulmadan kavranmasıdır. Bu bilgi vasıtası sayesinde hayatın oluş halinde, kendi özgün doğası içerisinde bütün olarak bilinebilmesi mümkün olur.
(..) Düşünce tarihinde ruhun iki ayrı amacı açıklamak için kullanıldığı görülmektedir. Birinci olarak canlılık ilkesini açıklamada, ikinci olarak ise bilinçliliğin açıklanmasında kullanılmaktadır.
Leibniz'in Monadoloji Kuramı da yine ikilik sayı sistemi gibi metafizik ilkelere dayanan “birimci” bir kuramdır. Leibniz, sayıca bir sonsuz çokluk olan töze, “Monad” adını verir.
Ona göre fenomen ve varlık diye iki ayrı şey yoktur. Bütün varlıklar bir süreklilikten, daimi ve özgür bir oluştan ibarettir. Yani yalnızca sürekli bir oluş vardır.
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.