Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile varan denizyildizlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam cevap verir:
- Birazdan günes yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler
Yazar sorar:
Kilometrelerce sahil, binlerce denizyildizi var
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.
Onun için çok șey fark etti ama...der.
İmam Hasan-ı Basrî hazretleri hasta oldu. Bir Yahudi komşusu kendisini ziyarete geldi. Ziyaret esnasında imamın yattığı odadan fena bir koku geldiğini hissedip, "Ya İmam! Bu evde fena bir koku var" dedi. İmam da cevaben, "Benim hastalığımdandır" buyurdular.
"Bu hastalık kokusu değil, kenef kokusu. Allah aşkına söyle! Nedir bu?" diye ısrar etti. Zira kendi hanesinden, imamın hanesine lağımın sularının sızdığının farkına varmıştı. And vererek ısrar edince İmam:
"Birkaç aydır sizin lağımın pis suları bizim haneye sızıyor. Yaptırdımsa da sızıntı kesilmedi" deyince Yahudi:
"Niçin bize haber vermediniz?" dedi. Hazreti İmam:
"Belki sizi incitirim" diye cevap verdi. Yahudi, bu ahlâk-ı haseneye aşık olup iman ile müşerref oldu.
Bir sıkıntı kapını çaldığında;
Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin?
Yumurta gibi kalbini mi katılaştıracaksın?
Yoksa kahve çekirdekleri gibi hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?
Müteahhit biri en iyi marangozunun emekliliğe ayrılmasına üzüldü. Ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasını rica etti. Marangoz kabul etti ve işe girişti. Ne var ki gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek pek kolaydı. Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti!.. İşini bitirdiğinde, müteahhit, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı: "Bu ev senin" dedi, "sana benden hediye." Marangoz şoka girdi. Ne kadar utanmıştı!.. Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yapar mıydı?... Bizim için de bu böyledir. Gün be gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zamanda, yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonra da, şoka girerek, kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne var ki, geriye dönemeyiz.