Tek mazeretleri, namusluca davranmalarıydı. Kalplerinin yarattığı bu oyunu büyük bir içtenlikle oynuyorlardı; çünkü birbirlerinin ellerini bile sıkmıyorlardı. Bunun için, yalnız "Günaydın" demek bile şehvete benzer derin bir haz veriyordu onlara.
Şimdi Paris, fırtınadan sonra sıyrılan bulutlar arasından dökülen durgun bir aydınlık içinde, ıssız, güçlü bir yücelikte görünüyordu. İnsanları kaçmış, sönmüş bir yıldızı andıran bomboş bir ülkeydi sanki. Hiç de güzel değildi.