Bir Bilme Teorisi

Nebi Mehdiyev

En Eski Bir Bilme Teorisi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Bilme Teorisi sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Bilme Teorisi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İçselcilik ve Dışsalcılık
Çağdaş gerekçelendirme teorileri,bileni yani özneyi esas aldığımızda,genellikle iki kısımda incelenir:içselcilik ve dışsalcılık. Bir yönüyle büyük bir teoriler kümesi olan içselciliğe göre bir inancın bilgiye dönüştürülebilmesi için öznenin şimdiki (ya da o andaki) doğrudan farkındalığının etkin olması gerekir.Yine büyük bir teoriler kümesinin ortak adı olan dışsalcılığa göre,bir inancın bilgiye dönüştürülmesi sadece öznenin doğrudan farkındalığına tahkim edilemez;tam tersine,bir inancın bilgiye dönüştürülmesi,öznenin perspektifinden ziyade bilgi edinme ortamının elverişliliği ile ilgili bir meseledir.
Tarih ve Felsefe
İlkeler ilmi olan felsefenin ortaya koyduğu önermelerin,her türlü yanılabilirlikten uzak bir şekilde,kesinlik değeri taşıması kaçınılmazdır.Bu iddia,aynı zamanda şu epistemik iddiayı da geçerli kılmaktadır:Bilişsel sürece konu olan herhangi bir verili önerme,aksinin düşünülememesi durumunda bilgi,aksinin düşünülebilmesi durumunda ise kanıdır.Burada birincisinin alanı felsefe,ikincisinin ise tarihtir;yine burada birincisinin ölçütü yanılmazlık,ikincisinin ise yanılabilirliktir.
Reklam
Felsefenin Tarihi Olamaz
Felsefe tarihi adı altında incelenen fikir ve görüşlerin esasında ya ayrı ayrı disiplinlerin tarihi olduğu ya da yanlış bir felsefe algısından kaynaklandığı gibi bir sonuçla karşılaşıyoruz.Zira potansiyel olarak dahi aksi iddia edilebilen bir önerme,disipliner oryantasyonu ne olursa olsun tarihin alanına girer.Bu anlamda tarihin felsefeyi tamlaması,pedagojik hedefleri dışında,hiçbir epistemik değeri haiz değildir.Daha açık bir ifadeyle felsefenin tarihi olamaz.
Bilginin psikolojik temelli bir bilişsel ürün olduğu şeklindeki iddia ve dolayısıyla epistemolojinin yerine psikolojiyi ikame etme çabası,çağımızda önemli bir taraftar kitlesine sahip olmasının ardı sıra,epistemik tartışmalarda yepyeni bir ufuk açan “doğallaştırılmış epistemoloji” adı altında bir akımın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Maturana’ya göre bir birimin canlı olarak görülmesini belirleyecek olan şey,onun organizasyonunun ne olduğuna ilişkin kanaattir.Organizasyon,var olması için bir şeyde zorunlu olarak bulunması gereken ilişkileri belirlemektedir.Sözgelimi,bir sandalyenin organizasyonu, onun ayakları,oturacak yeri,arkalığı gibi sandalyenin türsel niteliğini ortaya koyan bileşenleri arasındaki ilişkiyi belirlemektedir;burada sandalyenin hangi maddeden üretilmiş olmasının organizasyonuyla bir alakası söz konusu değildir.Bu anlamda canlı varlığın da organizasyonu vardır ve canlı varlığı diğerlerinden farklı kılan ya da onu belirleyen şey,organizasyonunun kendi kendini üretilebilir olmasıdır ki bu da otopoyetik bir organizasyondur.
Maturana’nın ifadesiyle,”zihin,beynin içerisinde bir şey değildir.” Eğer zihin sinir sisteminden oluşan beynin bir parçası olsaydı,ormanda bulunan Hintli kız çocuğuyla Robinson Crusoe arasında herhangi bir farklılık bulunmazdı;halbuki Crusoe tıpkı İngiltere’de yaşıyormuş gibi günlük tutar,İncil okur ve yemeğe çıkarken Hintli kız kendi ırkıyla sosyalleşmeyi reddetmiştir.Dolayısıyla,bilme,duyma,yürüme gibi her türlü sinirsel tepkiler,nihayetinde insanın çevreye uyum sağlama eğilimi taşıyan biyolojik yapısından kaynaklanmaktadır.Bu biyolojik imkanını dil aracıyla dış dünyanın bir temsiline dönüştüren şey ise gözlem üzerine kurulu olan kültürdür.Adem ile Havva,İncil’e göre,iyiyle kötüyü bilme ağacının meyvesini yediklerinde artık bir daha eskisi gibi olmayacaklardı.
Reklam
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.